- (2008) Volume 2, Issue 3
1Sinop Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Sinop
2SinopÜniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, Sinop
3Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Kurupelit, Samsun
This study was performed to determine the benthic algae of Sarıkum Lagoon between October 2004 and July 2005. Samples were collected all around of the Lagoon. A total of 76 taxa belonging to Bacillariophyta, Chlorophyta, Cyanophyta and Euglenophyta divisions were identified in benthic flora. Rhopalodia gibba (Ehrenberg) O. Müller and Cocconeis placentula Ehrenberg var. euglypta Ehrenberg were found the most important taxa in the species composition of benthic flora.
Lagünler hem karasal hem de denizel faktörlerin etkisi altında olan sucul habitatlardır. Sığ olmaları ve etkin dip karışımı nedeniyle besince zengin ortamlardır. Lagüner sistemler dünyanın doğal biyolojik zenginlik kaynakları olmalarının yanında biyolojik çeşitliliğin korunması ve devamlılığının sağlanmasında büyük öneme sahip hassas ve kırılgan ekosistemlerdir. Lagünler tatlı su ortamından aşırı tuzlu su ortamına kadar değişebilen özellikler gösterebilmektedir (Gilabert, 2001). Bu değişken özellikler bu ortamda yaşayan canlıların dağılımı ve yoğunluğunu etkilemektedir.
Sucul ekosistemlerdeki değişiklikler ve ekolojik farklılıklardan ilk önce fotosentetik canlılar olan algler etkilenmektedir (Christie ve Smol, 1993; McCormick ve Cairns,1994; Koester ve Huebener, 2001). Besin zincirinin ilk basamağını oluşturan sucul bitkiler ve algler, ekosistemdeki değişiklikleri yansıtmada biyomonitör organizmalardır. Ayrıca bentik bölge, iç suların alg florasına önemli katkıda bulunmakta ve iç suların verimliliğini etkilemektedir. Bentik bölgede genellikle sedimanlar üzerinde yaşayan epipelik, su içindeki taş ve bitkilerin üzerinde bağımlı yaşayan epilitik ve epifitik algler bulunmaktadır. Bu topluluklar lagünler gibi sığ sularda tür ve birey sayısı bakımından fitoplanktondan daha zengin olabilirler (Gönülol, 1985). Bu nedenle özellikle lagünler gibi hassas ekosistemlerde bentik bölgede bulunan alg florasının tespit edilmesi ve periyodik olarak izlenmesi oldukça önemlidir.
Ülkemizde Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz’de olmak üzere toplam 72 lagün bulunmaktadır. Bu lagünler yaklaşık 36.000 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Akdeniz bölgesinde yer alan lagünlerden Akyatan ve Tuzla lagünleri fitoplanktonu ve mevsimsel değişimi (Polat ve ark., 1995; Çevik ve ark., 2007), Ege Bölgesi lagünlerinden Güllük lagünü (Egemen ve ark.,1999) ile Karine lagünü (Gökpınar ve ark., 1996) fitoplanktonu incelenmiştir. Marmara bölgesinde, Büyükçekmece fitoplanktonu incelenmiş (Temel, 2002) ve Küçükçekmece lagününde toksik mavi-yeşil alg oluşumuyla ilgili araştırma yapılmıştır (Albay ve ark., 2005). Karadeniz bölgesinde Kızılırmak ve Yeşilırmak deltasında bulunan lagünlerin alg floraları ve mevsimsel değişimleri ve istatistiksel değerlendirmeleri araştırılmıştır (Gönülol ve Çomak, 1992 a,b; 1993a, b; Soylu ve Gönülol, 2006; Baytut ve ark., 2006; Ersanlı ve Gönülol, 2006; Ersanlı ve ark., 2006; Taş ve Gönülol, 2007). Sarıkum Lagünün fitoplankton ağırlıklı olarak mikro ve makro alg florası üzerinde bir araştırma yapılmıştır (Öztürk, 1994). Ancak lagünün kıyı bölgesi algleri ile ilgili bir araştırma yapılmamıştır. Bu araştırmada Sarıkum lagününün kıyı bölgesi alglerini belirlemek ve ülkemiz iç su alg florasına katkıda bulunmak amaçlanmıştır.
Sarıkum Lagünü, Karadeniz Bölgesi’nde Sinop Yarımadası’nın batı kesiminde Sinop- Ayancık devlet karayolunun 21. km’sinde bulunmaktadır. Konum olarak 42º 00' 00" – 42º 02' 42" kuzey enlemleri ile 34º 54' 46" – 34º 58' 22" doğu boylamları arasında yer almaktadır (Şekil 1).
Sarıkum sulak alanı ve Sarıkum Lagünü Karadeniz’deki koruma altında bulunan nadir sulak alanlardan biridir. Sarıkum sulak alanı 1987 yılında Tabiatı Koruma Alanı, lagünler ve çevresi ise 1991 yılında Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir (Anonim, 1997). Sarıkum Lagünü, Sinop Yarımadası’nın batı sahilinde 102 hektarlık göl alanı ve 82 hektarlık bataklık alanı olmak üzere toplam 184 hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Lagün, yazın kuruyan küçük derelerle beslenir. Deniz ile olan bağlantısı yaz aylarında kesilmektedir. Lagünün en derin yeri 2 m’dir. Güney ve doğu kısımları saz ve kamışla kaplıdır. Güneyinde su basar dişbudak ormanı vardır (Anonim, 1997). Gölde kefal (Mugil sp.), pisi balığı (Pleuronectes sp.) kayabalığı (Gobius sp.) ve dişli sazancık (Aphanius sp.) türleri bulunmaktadır.
Sarıkum lagünün kıyı bölgesi alglerini incelemek amacı ile sediment, taş ve bitki örnekleri Ekim 2004 ile Temmuz 2005 tarihleri arasında alındı. Sediment örnekleri kıyıdan ortalama 1m derinliğe kadar olan bölgelerden 11mm. çaplı cam boru yardımıyla ışınsal olarak sediment yüzeyinden toplandıktan sonra çamur örnekleri laboratuara getirilerek petrilere alınmış, sonra çöken çamur üzerindeki su bir damlalık ile alınarak uzaklaştırılmıştır. Daha sonra çamur üzerine 20x20 mm.’lik lameller kapatılmıştır. Alglerin fototaksi sonucunda lamellere yapışmasını sağla mak amacı ile 24 saat bekletilmiştir. Bu lamellerden yapılan geçici preparatlarda algler teşhis edilmiştir. Diyatomelerin teşhisinde ise, organik maddeyi uzaklaştırmak için H2,O2 ve karbonatlar için HCL uygulanmıştır (Batterbee, 1986). İşlemden geçen örneklerden yapılan sürekli preperatlarda diyatomeler teşhis edilmiştir. Bentik bölgede bulunan epilitik algler için göl içinde bulunan üzeri kaygan taşlar, epifitik algler için ise, göl içinde bulunan çeşitli su bitkileri (Potamogeton spp., Myriophyllum spp.) toplanarak ayrı ayrı küvetlere alınmış ve yumuşak bir fırça yardımı ile üzerleri kazınarak örnekler elde edilmiştir. Fiksasyon işlemi ise yukarıda belirtilen kimyasallarla yapılmıştır. Diyatomeler fiksasyon işlemlerinden sonra daimi preparat haline getirilerek teşhis edilmiştir (Round, 1953).
.Bentik alg topluluğundaki alglerin bulunma yüzdelerini göstermek için, bazı türlerin yüzde tekerrür oranları (%frekansı) hesaplanmıştır (Tablo 2).
Tekerrür oranı = (Kaydedilen örnek sayısı/Tüm örnek sayısı) × 100
Tür teşhislerinde Round ve ark., (1990), Krammer ve Lange-Bertalot (1991a, b, 1999 a, b), Hartley (1996), John ve ark., (2003) ve Krammer (2003)’in eserlerden faydalanılmıştır.
Sarıkum Lagününün bentik alg florasında Bacillariophyta, Chlorophyta, Cyanophyta ve Euglenophyta divizyolarına ait toplam 76 takson tespit edilmiştir. Bacillariophyta’dan Rhopalodia gibba, Cocconeis placentula var. euglypta, Mastogloia pumila, Achnanthes minutisssima, Euglenophyta’dan Euglena gracilis ve Chlorophyta’dan Scenedesmus bijuga türlerine tüm habitatlarda rastlanmıştır. En fazla tür sayısı ise epipelik habitatta kaydedilmiştir (Tablo 1). Sarıkum lagünün bazı bentik alglerinin tekerrür oranları Tablo 2’de verilmiştir.
Sarıkum lagünü bentik bölgesinde Bacillarophyta’dan 64, Chlorophyta’dan 5, Euglenophyta’dan 4 ve Cyanophyta’dan 3 takson olmak üzere toplam 76 takson tesbit edilmiştir (Tablo 1). Sarıkum Lagünü bentik alglerinin genellikle kalkerli suları tercih eden zengin bir habitata sahip olduğu görülmüştür. Bu toplulukta Rhopalodia, Nitzschia ve Navicula türleri devamlı mevcut; Mastogloia braunii, Cocconeis placentula, Rhoicosphenia abbreviata ve Epitheima türleri tüm habitatlarda gürülmüştür. Round (1959)’un belirttiği asitli ortamlarda daha iyi gelişim gösteren asidofil türlere ise daha az sayılarda rastlanmıştır. Kıyı bölgesi incelenen yurdumuzun diğer göllerinde de bu durum belirtilmiştir (Gönülol, 1985, 1987; Altuner ve Aykulu, 1987; Elmacı ve Obalı, 1998; Kılınç ve Sıvacı, 2001). Araştırma alanında Bacillariophyta divizyosunun Bacillariophyceae sınıfı üyelerinin hem tekerrür oranları hem de tür çeşitliliği diğerlerine oranla yüksek bulunmuştur. Abant Gölü (Atıcı ve ark., 2005) ile Büyükçekmece (Temel, 2002) ve Köyceğiz (Gürel ve ark., 2004) lagünlerinde yapılan araştırmalarda da Bacillariophyceae’den Cocconeis, Gomphonema, Navicula, Nitzschia, Achnanthes, Cymbella, Cymatopleura, Diploneis ve Rhopalodia cinslerine ait türler yaygın olarak gözlenmiştir (Tablo 2).
Bu çalışmada Coscinodiscophyceae Cyclotella cinsine ait iki tür ile temsil edilmiştir (Cyclotella meneghiniana, C. comensis). Cyclotella türleri bazı araştırıcılar tarafından oligotrof göllerin bir bileşeni olarak kabul edilirken (Wetzel, 1983), bazılarına göre ise ötrofiye geçişin biyolojik belirteci olarak kabul edilir (Round, 1984). Fragilariophyceae’den Fragillaria ulna ve Bacillariophyceae’den Cocconeis, Gomphonema, Nitzschia ve Navicula türlerinin ise ötrofik göller için biyomonitör türler olduğu, özellikle Nitzschia palea ve Gomphonema türlerinin organik kirlenmeye toleranslı oldukları ve bu gibi durumlarda dominant organizma olma eğiliminde oldukları belirtilmektedir (Round, 1984). Sarıkum Lagününde Nitzschia ve diğer biyomonitör türlerin yaygın olarak gözlenmesi tabiatı koruma alanı olan bu sulak alanın kirlenme olasılığının artmaya başladığını göstermektedir. Bunun gibi kirlenmenin mevcut olduğu bölgelerde yapılan çalışmalarda benzer sonuçlar rapor edilmiştir (Taş ve Gönülol, 2007; Çelekli, 2006).
Fitoplanktonun incelendiği lagünlerde denizel tür sayısının tatlı su türlerinden fazla olduğu dikkati çekmektedir. Bu duruma, lagünlerin kısa bir boğaz yoluyla denizle bağlantılı olmasıyla deniz suyu girdisinin olması ve rüzgar etkisi gibi nedenlerin rol oynadığı belirtilmiştir (Soylu ve Gönülol, 2006; Baytut ve ark., 2006; Ersanlı ve Gönülol, 2006; Ersanlı ve ark., 2006; Taş ve Gönülol, 2007). Sarıkum Lagünü kıyı bölgesinde bulunan türler ile fitoplanktonda tespit edilen türler benzerlik göstermemektedir. Buna ilave olarak diğer lagünlerin fitoplanktonunda rastlanan denizel diyatome ve Dinophyta üyelerine de rastlanmamıştır.
Sarıkum lagününün bentik bölgesinde genel olarak epifitik olarak bilinen Cocconeis placentula var. euglypta, Navicula cryptocephala ve Epithemia sorex türlerine tüm habitatlarda rastlanmıştır. Sarıkum Lagünü gibi sığ göllerde rüzgâr etkisi ile habitatlardan birbirine karışım olabileceği belirtilmiştir (Patrick, 1948). Benzer durum Mogan Gölü ve araştırılan diğer göl ve lagünlerde de bu durum rapor edilmiştir (Obalı ve ark., 1989). Sarıkum Lagünü kıyı bölgesinde tespit edilen algler genellikle kozmopolit olup epipelik, epifitik ve epilitik floraya öz türlere çok az sayıda rastlanmıştır.