- (2012) Volume 6, Issue 4
Sühendan Mol, Hande Dogruyol*
Istanbul Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, Isleme Teknolojisi Anabilim Dali, Istanbul
*Corresponding Author:
Hande DOGRUYOL
Istanbul Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, Isleme Teknolojisi Anabilim Dali, Ordu Cad. No:200 Laleli, Istanbul-TÜRKIYE
Tel: (+90 212) 455 57 00/16411
Fax: (+90 212) 514 03 79
E-mail: dogruyol@istanbul.edu.tr
Problems such as economic losses due to fish diseases and infections, are the most important issue for the development of the fisheries sector. Current studies focus on the use of immu-nostimulants against fish diseases due to the fact that there is still no effective treatment for a few fish diaseases and the available treatments possess additional stres for fish. In this review, the advantages and disadvantages of the immunostimulants used against fish disases and stud-ies on the current immunostimulants are summarized. Climate change is one of the greatest problems the world faces today. Greenhouse gases, pesticides and heavy metals have in-creased due to the human activities and played a key role in global warming. Therefore; level, oxygen content and salinity of the water have been changed and pathogens, toxic algae in-creased at the global scale. In recent years alien species occurred and sudden massive fish kills increased in Turkish waters. Anchovy may not be seen in Turkish waters in a closed future due to the warming of Black Sea. Since seafood are sensitive to the changes in aquatic environ-ments, climate change will inevitably damage aquaculture and fishery sectors. Climate change will also threat the safety, diversity, amount, quality of seafood and seafood-borne diseases will increase. Therefore, seafood consumption will decrease and seafood processing sector will be affected negatively. To avoid these negative conditions besides decreasing greenhouse gases emissions and supporting environmental technologies; governments must create collective food safety programs. The effects of climate change on seafood consumption must be well examined and studies on this subject must be supported. The hazards, occurred as the result of climate change, must be considered in Hazard Analysis and Critical Control Points (HACCP) plans.
Keywords
Fish health, Fish diseases, Fisheries, Aquaculture, Immunostimulant
Giris
Iklim ortalamalarinda ve özelliklerinde mey-dana gelen degisimlere iklim degisikligi den-mektedir. Iklim degisikligi çagimizin en önemli çevresel sorunu olup yasam alanlarini, biyolojik çesitliligi, besin zincirini, ekonomiyi ve insan ya-samini dogrudan etkilemektedir (Kiliç, 2008). Iklim kosullarinda meydana gelen degisimlerin “iklim degisikligi” olarak tanimlanabilmesi için söz konusu degisimlerin istatistiksel olarak be-lirlenebilmesi ve on yillar veya daha uzun süreler devam etmesi gereklidir. Iklim degisikliginin et-kileri yavas yavas küresel çapta bir isinma ve be-raberinde gerçeklesen fiziksel degisimler ile artan siklikta siddetli hava olaylari sonucu meydana gelmektedir (FAO, 2008a). Iklim degisimine bagli olarak buzullarin erimesi, deniz suyu sevi-yesinin yükselmesi, ormanlarda ve tarim alanla-rinda azalma, siddetli hava olaylarinin sikliginin ve siddetinin artmasi, çöllesme, düzensiz yagis-lar, sel baskinlari, kasirgalar görülecek; salgin hastaliklar artacaktir. Iklim degisimi sonucu or-taya çikacak olumsuz kosullar dogal kaynaklar ve ekosistemler üzerinde sosyal ve ekonomik baski yaratarak gida ve geçim kaynaklarini olumsuz yönde etkileyecek (FAO, 2008a), insanoglunun gida kaynaklari, gidanin çesitliligi ve miktari azalacaktir (Kiliç, 2008; Saglam vd., 2008; Alli-son vd., 2009; Jonsson ve Jonsson, 2009).
Iklim degisikliklerinin kalp, solunum yolu ra-hatsizliklari, alerji, sitma, ishal gibi hastaliklari artirmasi beklenmekte; iklim degisiminin önemli bir sonucu olan gida kaynaklarindaki yetersizli-gin de bunu tetikleyecegi düsünülmektedir (https://www.wwf.org.tr). Iklim degisimi, insan neslinin sürebilmesi bakimindan tehdit olustura-bilecek olumsuz etkileri nedeniyle günümüzün en büyük sorunlarinin basinda gelmektedir. Bu ne-denle iklim degisiklinin nedenlerinin anlasilmasi, buna karsi alinabilecek önlemlerin belirlenmesi ve uygulanmasi konusunda anlasmalarin, bütçele-rin ve planlamalarin yapilmasi için uluslararasi örgütlenmeler yapilmaktadir. Sera gazi miktari-nin denetlenmesi, daha çevre dostu sistemlerin ve teknolojilerin gelistirilmesi konusundaki ça-lismalar önem kazanmistir (https://unfccc.int/meetings/; Akisawa vd., 1999; Gilg, 2000; Windrum vd., 2009; Jingchao ve Kotani, 2012).
Iklim degisikliginin nedenleri
Iklim degisikligi insan kaynakli olabildigi gibi dogal nedenlerle de meydana gelebilir (Baede, 2007). Dünyanin yörüngesinde meydana gelen çok küçük degisimler, günesin etkinligindeki kisa ve uzun dönem degisimler, volkanik faaliyetler, dünyamizin manto katmani üzerinde bulunan tektonik plakalarin hareketi, kita kaymalari iklim degisiminin dogal nedenleri arasinda sayilabilir (Aksay vd., 2005). Bununla birlikte, iklim degi-siminin önemli bir bölümünden insanoglu so-rumludur.
Ülkelerarasi Iklim Degisikligi Paneli’nin (IPCC) son raporuna göre endüstriyel insan faali-yetleri küresel isinmaya yol açmaktadir (Hol-lowed vd., 2009). Insanlar tarafindan atmosfere salinan karbondioksit ve diger gazlarin sera etkisi yaratmasi küresel isinmaya neden olarak dünya atmosferinin kimyasal yapisini 100-150 yil önce-sine göre fark edilir oranda bir degisiklige ugrat-mistir (Kiliç, 2008). Yeryüzüne ulasan kisa dalga boylu günes isinlari geriye dönerken atmosfer-deki su buhari ve diger gazlar tarafindan tutularak uzun dalga boylu isi isinlari seklinde yeryüzüne geri yansitilmaktadir. Bu durum günes isinlariyla isinan ve içindeki isiyi disariya birakmayan se-ralari andirdigindan sera etkisi olarak adlandiril-maktadir (Aksay vd., 2008; Kiliç, 2008).
Atmosfere salinan sera gazlari iklim degisi-mine yol açan çok önemli unsurlardir. Insan kaynakli sera etkisinin %50-60'i karbondioksitten kaynaklanmaktadir. Karbondioksit miktari, sa-nayi devrimi öncesinden beri 700 yildir yaklasik olarak ayni seviyeyi (280 ppm) korumusken; 1860'lardaki sanayi devriminden bu yana hizla artmis ve yaklasik 350 ppm’e ulasmistir. Bu miktarin 2050 yilina kadar 450 ppm'e ulasacagi öngörülmektedir (Aksay vd., 2005). Karbondiok-sit atmosfere fosil yakitlarinin, kati atiklarin, agaç ürünlerinin yakilmasi, ormanlarin yok edilmesi ve çimento imalatinda oldugu gibi diger kimyasal reaksiyonlar sonucunda salinir. Metan gazi ise kömür, dogal gaz, yag üretimi ve tasinmasi sira-sinda salinmakta olup, hayvanciligin ve organik maddelerin bozunmasinin da bu salinima etkisi vardir. Zirai ve endüstriyel insan faaliyetleri ile salinan bir diger gaz da N2O olup fosil yakitlari ile kati atiklarin yanmasi sirasinda ortaya çik-maktadir. Ozonun yerine geçen gazlar olarak da nitelendirilen florinli gazlar ise atmosfere az miktarda salinmakla beraber büyük bir sera etki-sine sahip olduklarindan “küresel isinma potansi-yeli yüksek gazlar” olarak adlandirilirlar (https://www.epa.gov).
Gazlarin yani sira, ekosisteme karisan kirleti-cilerin de iklim degisikligini tetikledigi bilin-mektedir. Sulara bosaltilan endüstriyel kirleticiler ötrifikasyona yol açmakta, deniz tasimaciliginin da sulara karisan kimyasal kirleticiler yönünden etkisinin oldugu bildirilmektedir (Schiedek vd., 2007).
Iklim degisiminin baslica etkileri
Sicaklik artisi
Dünyanin sicakligi son 30 yilda 0,6°C artmis-tir (Hansen vd., 2006). Küresel isinmada, özel-likle son yillarda görülen hizli artisin küresel teh-dit boyutuna ulastigi ve gelecek yillarda da önemli ölçüde hissedilecegi anlasilmaktadir (Saglam vd., 2008). Küresel isinmanin etkileri sonucu resifler, buzullar ve çesitli ekosistemler büyük sorunlar yasamaktadir. 2100 yilina kadar sicaklikta 3°C’lik bir artis beklenmekte olup, bu yila kadar tüm insan kaynakli etkiler durdurula-bilse bile 1-2°C’lik bir artis öngörülmektedir. Her geçen yil artan CO2 miktarinin iki katina çikmasi durumunda ise 1.5- 4.5°C arasinda bir artis ya-sanmasi beklenmektedir (Aksay vd., 2005).
Sera etkisi ve isinma nedeniyle atmosferin Arktik sinir tabakalarinda daha sicak ve nemli bir ortam olusacak, bulutsuzlasma artacak ve firtina mevsimleri daha erken dönemde baslayip daha uzun sürecektir. Nemlilikteki artis sonucu, don-durucu sis ve çiselemeler fazlalasacak, okyanus yüzeyine yakin kisimlardaki tabakalasmalar da artacaktir. Iklimdeki degisiklikler, farkli cografik bölgelerdeki genis canli gruplari üzerinde etkili olacaktir (Brass, 2002; Saglam vd., 2008).
Isinma diger olumsuz çevre kosullarinin etki-sini artirma yönünde de etkili olmaktadir. Küresel isinmanin canli yasamini direkt etkilemesinin yani sira habitat yikimlarina da yol açacagi bildi-rilmektedir. Bu açidan küresel isinma, ekosistem degisikliklerini de beraberinde getirebilecektir (Kiliç, 2008). Aksay vd. (2005) göre, küresel isinma nedeniyle 2050 yilina kadar bitki ve hay-van türlerinin dörtte biri yok olacaktir.
Kirleticiler
Tüm dünyada endüstrinin gelismesi insanog-luna birçok kolaylik getirmekle birlikte çevre kirliliginin giderek artmasina yol açmistir. Insan faaliyetleri sonucunda çevreye birçok kimyasal kirletici birakilmaktadir. Bunlar özellikle endüst-riyel islemler ya da tarimda kullanilmak üzere üretilen ya da yan ürün olan polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) gibi kalici dogal kirletici-ler, civa, kadmiyum, kursun, bakir ve çinko gibi toksik metaller ve sentetik organik kimyasallardir (Marques vd., 2010). Kimyasal kirleticiler sucul ekosistemlere direkt karasal kaynakli desarj, ne-hir sulari ya da drenaj, yerel ya da uzak kaynaklardan atmosfer birikimi ve gemiler ile girmekte-dir (Schiedek vd., 2007). Çogu kirletici sedi-mentte birikerek uzun süreler kalmakta ve besin zincirinde üst düzeydeki predatörlerde yüksek konsantrasyonlara ulasmaktadir; dolayisiyla da en sonunda insan sagligini etkilemektedir (Marques vd., 2010). Su ürünlerinde özellikle kadmiyum, kursun ve civa en toksik metaller si-nifina girerler; ancak en toksik olani metil civa-dir. Su ürünlerindeki toksik metaller bu orga-nizmalarin çesitli fizyolojik süreçlerine etki ede-rek doku hasarlarina, rejenerasyon yeteneginin yok olmasina, gelisim bozukluklarina, DNA gibi genetik materyalde hasarlara, üreme ve büyü-mede degisimlere neden olmaktadir (Jezierska vd., 2009). Iklim degisimine bagli olarak yagis yogunlugunun artmasiyla yikanan topragin suya geçisi ve beraberinde sulardaki kirletici miktarini fazlalastirmasi beklenmektedir (Boorman, 2003).
Polisiklik aromatik hidrokarbonlar, acisularin sediment ve biotasinda bulunan kirleticilerin bü-yük bir kismini olusturan petrol türevleri olup kentsel bölgeler, atmosfer, atik sular, balast su-lari, rekreasyon aktiviteleri buralardaki birikimin baslica kaynaklaridir. PAH’lar, hidrofobik ve li-pofilik oldugundan sedimentte ve deniz canlilari-nin dokularinda yüksek miktarlarda birikme egi-limindedir (Weinstein, 2003). Tributyltin, nonylphenol, oestradiol gibi insan kaynakli kirle-ticiler, canlilarin endokrin sistemlerine zarar ve-rerek büyük bir çevre sorunu haline gelmistir. Bu kirleticiler popülasyonlarin üreme hormonlarini dolayisiyla da üreme verimini etkilemektedir. Endokrin sisteminin bozulmasi, baliklarda ve salyangozlarda cinsiyetin degismesine, kuslarda üremenin azalmasina neden olmakta, timsahlarda ve kutup ayilarinda gonadlarin gelisimini olum-suz yönde etkilemekte hatta popülasyonda azal-malara, türlerin yok olmasina neden olabilmekte-dir (Wu vd., 2003). Ayrica su ortaminda bulunan kirleticilerin, düsük oksijen seviyelerinde yasa-mak zorunda kalan su canlilarinda hipoksiye olan toleransi düsürdügü de bilinmektedir (Schiedek vd., 2007).
Dünyanin en büyük göllerinden olan Orta Asya’daki Aral Denizinde son yirmi yildir hem dogal ayrismadan hem de iklim degisikliginden kaynakli büyük bir çevre felaketi yasanmaktadir. Aral Denizi bölgesinde tarimin iyi yönetileme-mesinden ve çöllesmeden dolayi topragin, suyun ve yerel gidalarin yüksek oranda kalici organik kirleticiler ve dioksinle kontaminasyonu yerel halkin kritik saglik problemleri ve sosyo-ekonomik etkiler ile yüz yüze kalmasina neden olmus-tur (Tirado vd., 2010). Yapilan çalismalar birçok bitki ve hayvan türünün daha yüksek sicaklik-larda kimyasal kirleticilere olan hassasiyetlerinin arttigini göstermektedir (Khan vd., 2006; Noyes vd., 2009).
Derin okyanus sularinda civa konsantrasyonu tüm dünyadaki toplam miktarinin %74’ünü içer-mekte olup, %24’ü okyanusun sig sularinda, %2’si ise atmosferde bulunmaktadir (Booth ve Zeller, 2005). Sucul ekosistemlerde civa, potan-siyel bir nörotoksin olan metil civaya dönüserek besin zincirinde biyoakümüle olmakta, insanlari ve vahsi hayati etkilemektedir (Selin, 2009). Di-rekt desarj ve atmosferik tasinim sonucunda metil civa insan sagligini bozmaktadir. Bu kirletici, geleneksel beslenme aliskanliklarinda yogun se-kilde su ürünleri tüketen toplumlari da etkile-mektedir (Booth ve Zeller, 2005). Metil civa ilk olarak Japonya’nin Minamata sehrinde endüstri-yel civa desarjlari sonucu kontamine olmus su ürünleri ile beslenen insanlarda sakatlik ve ölümler ile kendini göstermistir (Ekino vd., 2007). Sicaklik, sucul canlilarda metal alimini ve toksisiteyi etkileyen kritik bir faktördür; çünkü hem organizmanin fizyolojisine hem de ortam-daki metallerin kimyasina etki etmektedir. Okya-nuslarin isinmasi, civanin metilasyonunu kolay-lastirarak balik ve memelilerde metil civanin ali-mini her 1°C’lik artista % 3-5 artiracaktir (Thom-son ve Rose, 2011). Sicaklik, ayrica agir metalle-rin deniz canlilarinda solunumu engelleyici etki-sini de arttirabilmektedir. Yüksek sicakliklarda, sudaki oksijen de azaldigindan daha fazla oksijen alabilmek için canlinin su alimi da fazlalasmak-tadir. Bu da çözünmüs kimyasal kirleticilerin, canlinin bünyesine girisini artirabilmektedir. Bu nedenle sicaklik artisi metallerin emilim, dagilim, depolanma, eliminasyonu vb. etkilemektedir (Khan vd., 2006). Wang vd. (2005), artan sicak-liga maruz kalindiginda, oksijenin kismi basinci-nin midyelerdeki kadmiyum ve çinko alimini be-lirgin bir sekilde artirdigini ortaya koymustur. Iklim degisimine bagli olarak olusan sicaklik ar-tisinin yani sira asit yagmurlarinin olusmasi da sudaki agir metal konsantrasyonunu artirmakta-dir. Bu es zamanli meydana gelen olaylar, me-tallerin sudaki konsantrasyonunu artirabilmekte ve böylece sucul organizmalar bünyelerine daha da fazla agir metal almaktadir (Khan vd., 2006).
Pestisitlerin toksisitesini sicakligin yani sira salinitedeki artis da etkilemektedir. Etkinin sid-deti, hem organizmanin yasam evresine hem de kimyasal kontaminanta baglidir. Nitekim yapil-mis olan bir çalismada artan salinite ve sicaklik kombinasyonunun insektisit ve fungusitin Pala-emonetes pugio üzerindeki toksik etkisini artir-digi tespit edilmistir. Toksisite, hem kimyasal kirleticiye hem de maruz kalan organizmanin ya-sam evresine baglidir (DeLorenzo vd., 2009). Kirleticilerin yavrulara aktarilabiliyor olusu bunlarin olumsuz etkilerini daha da önemli hale getirmektedir. Yapilmis çalismalar sonucunda su ürünleri ile beslenen annelerin dogum sonrasi emzirirken, kirleticileri, anne sütünden bebeklere kontamine ettikleri bildirilmistir (Grandjean vd., 2003).
Su ürünlerinin metal zehirlenmelerine en has-sas oldugu süreç döllenmeden sonra fingerling boya kadar olan süreçtir. Bunun sonucunda geli-sim bozukluklari, embriyolojik ve larval sekil bo-zukluklari ve ölüm gerçeklesebilmektedir (Je-zierska vd., 2009). Tüm bu nedenlerle son yil-larda sucul kaynaklardaki civa, poliklorlu bife-niller (PCBs), dioksin gibi kirleticilerin varligi batili toplumlarda su ürünlerinin güvenilir tüke-timi konusunda endise yaratmaktadir (Booth ve Zeller, 2005).
Salinite
Iklim degisimi nedeniyle deniz seviyesinin yükselmesi sonucu yer alti su havzalarina tuzlu suyun girisi artacak, yer alti sularinda ve aci su-larda tuzlulugun artmasi, insanlar için içme sula-rini, tarimi ve kiyisal alanlardaki ekosistemleri etkileyecektir. Gelismekte olan ülkelerde yasayan milyonlarca fakir insan iklim degisimine bagli deniz seviyesinin yükselmesiyle gerçeklesen ye-ralti sularindaki tuzlulugunun artmasindan dolayi suyu sinirli kullanmak zorunda kalacaktir (Tirado vd., 2010). Diger yandan yagis düzeyinde olusa-cak degisimler kiyi sularina ve nehir agizlarina akarsu giris miktarini degistirerek saliniteyi ve buna bagli olarak bu bölgelerde yasayan canlilari etkileyecektir (Marques vd., 2010).
Salinite türlerin dagilim ve fizyolojisini etki-leyen kritik bir faktör oldugundan, besin zinciri açisindan ve insan tüketimi yönünden degerli ve önemli olan su ürünlerinin salinite degisimine maruz kalmasi ekonomik ve ekolojik açidan ol-dugu gibi tüketim ve balikçilik yönlerinden de önem tasimaktadir (Weinstein, 2003).
Zhang ve Wang (2007) yapmis olduklari arastirmada salinitedeki degisimin baliklarda metal alimini etkiledigini tespit etmislerdir. Bu durum, salinite degisiminin su ürünlerinin saglikli ve güvenilir olarak tüketilmesi konusunda etkili oldugunu göstermektedir.
Su seviyeleri ve akintilar
Küresel isinmanin etkileri, en açik sekilde kutuplarda görülmektedir. Arktik Arastirma Ko-misyonu’nun bildirdigi üzere, 2050 yilina kadar buzul alanlar yaklasik olarak hacimce % 40 ora-ninda azalacaktir. Bu azalma, buz örtüsüne bagli olarak yasayan canlilar için sorun yaratacakken erime ile meydana gelecek deniz suyu seviyesin-deki yükselmeler taskinlara, erozyona ve daha fazla sediment tasinmasina neden olacaktir (Sag-lam vd., 2008). Bu yüzyilin basindan beri deniz seviyesinde 20 cm’lik bir artis söz konusudur. 2100 yilina kadar da deniz seviyesinde 30-110 cm arasinda yükselme beklenmektedir. Deniz se-viyesinin yükselmesi kiyi ülkelerinde toprak kay-bina ve kiyiya yakin temiz su kaynaklarinin de-nizle birlesmesine neden olacaktir (Aksay vd., 2005). Alt yapi bakimindan siddetli hava olayla-rina uyum programlari, erken uyari sistemleri olmayan kiyi ülkeleri ve küçük ada devletleri bü-yük risk altindadir (FAO, 2008a).
Nehir akislarinda yazin azalmalar ve kisinda artislar meydana gelerek, bu degisimler yüzey sediment yükü üzerinde etkili olacaktir. Degisen hidrolojik döngü sebebiyle artan sediment yükü kiyisal erozyonu da artiracak, tatli su ve deniz suyu karisimi üzerinde etkili olup isik geçirgenli-gini azaltarak deniz suyunun kimyasal yapisini degistirecektir. (Saglam vd., 2008). Deniz suyu-nun yapisindaki degisikliklerin suda yasayan canlilarin yasam kosullarini önemli derecede et-kileyecegi ve bunun sonucunda da su ürünleri tüketimine olumsuz yönde yansiyacagi açiktir.
Deniz suyu sicakligini arttiran küresel isinma tasiyici bant üzerinde de etkili olacaktir. Isinma tasiyici bantin alttan ve üstten giden akintilari arasindaki sicaklik farkini azaltacak olursa ve fazla yagis nedeniyle okyanuslarin tuzluluk orani düserse, bu akinti sistemi durabilecektir. Okyanus tortullari üzerinde yapilan arastirmalar geçmiste bu akintinin birkaç kez durdurdugunu ortaya koymustur. Bugün sistemin durmasi, Kuzey Av-rupa ikliminde bir sogumaya neden olabilecektir. Küresel isinmanin etkisi her yerde ayni olmaya-cagindan iklim kusaklarinda, yasam ortamlarinda kaymalar meydana getirecegi beklenmektedir (Aksay vd., 2005).
Sucul hipoksi
Sucul hipoksinin önemi, görülme sikligi ve bölgeleri son yillarda artmaktadir. Hizli nüfus artisi ve küresel isinmadan dolayi, durum büyük ihtimalle daha da kötüye gidecektir (Shang ve Wu, 2004). Ötrifikasyon ve organik kirleticiler, dünyada binlerce kilometrekarelik sucul sistem-lerde hipoksiye neden olmaktadir (Wu vd., 2003). Özellikle kiyisal bölgeler ve acisularda, gel-git olayinda sularin çekilmesi ile düsük oksijen sevi-yelerine adapte olmus ve anaerobik enerji üre-timleri sayesinde yasayabilen türlerin, artan si-caklikla beraber dayanma sinirlari zorlanacaktir. Omurgasiz canlilar içerisinde hipoksi ve organik madde birikimine en duyarli olanlar bu bölge-lerde bulanan eklembacakli kabuklulardir (Schie-dek vd., 2007).
Hipoksi birçok sucul sistemde ve genis alan-larda meydana gelmektedir. Sucul hipoksinin dünya çapinda binlerce kilometrekareden fazla alanda görülmesi, baliklardaki endokrin salgilari-nin dengesinin bozulmasinin ve üreme bozuk-luklarinin yaygin bir çevre sorununa dönüsece-gine isaret etmektedir (Wu vd., 2003). Hipoksi sucul canlilari etkilemekte, popülasyonlarin azalmasina ve duyarli türlerin yok olarak kom-münitelerin degismesine neden olmaktadir (Shang ve Wu, 2004).
Hipoksinin sadece yetiskin baliklarin üreme-sini etkileyen endokrin engelleyicisi olmadigi ayni zamanda embriyonik gelisimin baslangi-cinda cinsiyet hormonlarinin dengesini bozdugu ve embriyonik gelisimde de sekil bozukluklarina neden oldugu bildirilmistir. Yapilan çalismalarda Sublethal düzeyde hipoksiye maruz birakilan sa-zanin (Cyprinus carpio) embriyonik gelisiminde sekil bozukluklarinin önemli ölçüde (%77.4) art-tigi, embriyonik gelisimin geciktigi ve bu asa-mada, cinsiyet hormonlarinin (testosteron ve est-radiol) dengelerinin bozuldugu, yumurtlama ve-rimi ve sperm hareketliliginin azaldigi, sonuç ola-rak da sonraki cinsel gelisimin etkilenebildigi bildirilmistir. Hipoksik ortamin baliklarin cinsi-yet oranlarini degistirilebilecegi ifade edilmistir. Hipoksi ayrica döllenme verimini azaltmis, en-dokrin hormonunu engellemis ve gonad gelisi-mini belirgin ölçüde yavaslatmistir. Ayrica ku-luçkadan çikma orani ve larval evreyi atlatabilme verimini de düsürmüstür (Wu vd., 2003; Shang ve Wu, 2004).
Artan sicaklikla beraber sucul ortamlarda daha sik görülecek hipoksi, duyarli canlilarin azalmasina ve üreme bozukluklarina neden olarak su ürünleri tüketiminde bir düsüse ortam ha-zirlayabilecektir.
Asidifikasyon
Okyanuslarin atmosferdeki insan kaynakli karbondioksiti sogurmasi sonucu deniz suyun-daki pH azalmakta ve okyanuslarin asiditesi art-maktadir. Okyanus yüzey sularinin pH’si endüstri devriminden bu yana 0.1 pH birimi azalarak 8.1’e düsmüstür. 2100 yilina gelindiginde 0.2 -0.4 bi-rim daha düsecegi öngörülmektedir. Bu süre içe-risinde karbonat iyonu konsantrasyonun da %10’dan daha fazla oranda azalmasi beklen-mektedir. Deniz suyundaki karbonat konsantras-yonu hem biyojenik kalsiyum karbonatin, hem de çökelti veya çözünenlerin esas belirleyicisidir. Bu açidan kalsiyum karbonat bakimindan kabuklu organizmalar için endise giderek artmaktadir. Özellikle aragonit kabuklar, kalsit olanlardan daha kolay çözünebilecektir (Jeffree, 2009).
Incelenen mercanlarin çogunda kalsifikasyo-nun %56’ya varan oranlarda azaldigi belirtilmis olup (Kleypas vd., 2006), artan sicaklik ile kalsi-fikasyon azalabilmektedir. Bu yüzden mercan resiflerinin gelecegi ile ilgili endiseler artmakta-dir (Lejeusne vd., 2009). Bu yeni sonuçlar, yakin gelecekte bazi kalsifiye ekosistemlere ve çok de-gerli ticari kabuklu su ürünlerine veda edilebile-ceginin sinyallerini vermektedir. Belki de Mytilus spp. yakin bir gelecekte kabuk gelistiremeyebile-cektir (Jeffree, 2009).
Çipura ve sübye yumurtalari ile larvala-rinda yapilmis olan çalismalar okyanus asi-ditesinin artmasinin ticari önemi olan bu iki türde hem morfolojik hem de fizyolojik et-kileri oldugunu göstermektedir. Okyanus asi-ditesinin degismesinin etkileri sonucu, ticari önemi olan su ürünlerinin, yetistiricilik ve balikçilik endüstrilerinde degerleri artacak; ancak bu ürünlerin hacmi daralacaktir. Ok-yanus asiditesi nedeniyle su ürünlerinde olu-sabilecek azalma ve olasi ekonomik kayipla-rin boyutu tespit edilmelidir. Okyanuslarin asiditesinin artmasinin ekonomik degeri olan türlerde yaptigi zarar, halk sofrasina daha az balik ve su ürünü koyabildiginde daha çok hissedilecektir. Bu nedenle su ürünleri tüke-timinin gelecegi açisindan okyanus asiditesi-nin ekonomik degeri olan türler üzerindeki etkileri incelenmeli ve bu türlerle baglantili olan diger türlerin de gelecekte asitli sular-daki durumlari belirlenmelidir. Ticari açidan degerli kabuklularda, çözünme veya azalan kalsifikasyon oranlari karsilastirilarak oransal farklar belirlenmeli, türlerin okyanus asidite-sine hassasiyet araligi tespit edilmeli ve asi-difikasyona dirençli türler üzerinden yetisti-ricilik endüstrisine tavsiyelerde bulunulmali-dir. Su ürünleri üzerindeki negatif etkileri ha-fifletmek için karbon emisyonlarini durdura-cak öngörüler modellemelidir (Jeffree, 2009).
Hastaliklarda artis
Yüksek sicaklik, deniz seviyesinin yüksel-mesi, asiri yagis, seller ve suyun tuzlulugunun degisimi gibi faktörler insanlar için patojen olan Vibrio spp.’nin de dahil oldugu su mikroflorasini etkileyebilmekte, balast sulariyla tasinan Vibrio türleri sicakligin da artisiyla yayilim gösterebil-mektedir (Martinez-Urtaza vd., 2010). Deniz su-yundaki V. parahaemolyticus’un su sicakligi 25°C civarina ulastiginda 1000 hücre /100 ml’ye kadar çikabildigi bildirilmistir (Su ve Liu, 2007).
Son 10 yildir, yüksek su sicakligi ortalamala-rina sahip olan kuzey sularindan avlanan istirid-yelerin tüketilmesiyle meydana gelen Vibrio pa-rahaemolyticus sporadik vakalari genis salginlara dogru yön degistirmistir (McLaughlin vd., 2005). Ayrica geçtigimiz on yilda Vibrio parahaemoly-ticus’un bir serotipi (O3:K6) belirmis ve hizla yayilarak dünyada genis çapta bir salgin meydana getirmistir (Tirado vd., 2010). Diger bakteriyel gida kaynakli hastaliklar da iklim degisiminden etkilenebilirler. Clostridium, Vibrio, Aeromonas spp. gibi gastroenteritise neden olan enterik pa-tojenler yazin pik yapmakta, diger bir ifadeyle ortam sicakligiyla pozitif iliskiye geçmektedir (Tirado vd., 2010).
Iklim degisikligi trematodlarin bulasma dön-güsünü de etkileyebilir. Zira konak ve parazitin yasayabilecegi sicaklik araliginda sicaklik artinca serkarya çiktisi da neredeyse iki katina çikmakta-dir. Bu nedenle iklim modellerindeki hava ve su sicaklik tahminlerindeki ufak bir artis, trematod-larin sadece jeolojik dagilimini degil, birçok eko-sistemde hastalik bulastirici asamalarda çogal-malarini da arttiracaktir (Poulin ve Mouritsen, 2006).
Iklim degisiminin sonucu artan sel olaylari nedeniyle aritilmamis kanalizasyon sulari tasarak sulara karisabilmekte ve enterik virüs kontami-nasyonu olasiliginin artmasina neden olabilmek-tedir (Tirado vd., 2010).
Alg patlamalari
Iklimdeki degisimlerin, zararli alglerin uyum sagladigi bir denizel ortam yaratma ihtimali mev-cuttur. Insanoglunun toksin üreten alglerle ilgili en büyük endisesinin nedeni, kabuklu su ürünleri ve baliklarin tüketilmesiyle ortaya çikan ve ölümcül olabilen zehirlenmelerdir. Her yil dün-yada kontamine olmus kabuklu su ürünleri ve balik tüketilmesi nedeniyle 2000’e yakin gida zehirlenmesi vakasi bildirilmektedir. Bunlarin %15’i ölümcüldür. Kontrol edilemedigi taktirde yerel tüketimdeki ve su ürünleri ihracatindaki dü-süs dikkate deger bir ekonomik kayba neden ola-caktir. (Hallegraeff, 2010).
Son otuz yildir, zararli alg patlamalari daha sik, daha yogun ve daha yaygin hale gelmistir. Kiyisal alanlarda yapilan yetistiriciligin artmasi, toksik alg türlerine karsi daha bilinçli olunmasi gerekliligini dogurmaktadir. Insanlar kiyisal alanlara bosaltilan kirleticilerin sinirlarindan veya yetistiricilik yönetiminden sorumludurlar. Çev-reye sizan kimyasallara izin verilmesinin zararli alg patlamalarini artiracagi veya kommünite ya-pisindaki degisimin besin zincirini etkileyecegi gibi sonuçlarin farkinda olmalidirlar (Fleming vd.; 2006; Hallegraeff, 2010).
Toksik olmayan alg patlamalari bile, koru-nakli körfezlerde anoksik ortamlar yaratarak ba-lik ve omurgasizlarin ölümlerine neden olabil-mektedir. Açik deniz baliklari yüzerek uzaklasip kurtulurken, bu durum yogun yetistiricilik yapi-lan bölgelerdeki baliklar için ölümcül olmaktadir (Hallegraeff, 2010). Nitekim Kuzey Dogu At-lantik’te kis aylarinda artan deniz suyu sicakligi dinoflagellatlarin erken gelismesine neden ol-dugu saptanmistir (Tirado vd., 2010). Benzer olarak Güney Pasifik ülkelerinde de deniz suyu yüzey sicakligi ile ciguatera vakalari arasinda is-tatistiksel olarak önemli korelasyonlar oldugunu bildirmistir. Güney Pasifikte sicakliktaki artisa bagli olarak 1990’da %3-7,5 insanda görülen ci-guatera zehirlenmesinin 2050’ye kadar %16-43’e çikacagi öngörülmektedir (Llewellyn, 2010).
Bir baska örnek de artan deniz suyu sicakligi-nin yüzeydeki besin konsantrasyonunun azalma-sina neden olarak küçük dinoflagellatlari, daha büyük olan diatomlara karsi daha avantajli ko-numa geçirmesidir. Böylece, bazi bölgelerde böl-gesel iklim degisimi nedeniyle dinoflagellatlarin diatomlar üzerinde üstünlük saglayacagi ve za-rarli alg patlamalarina neden olan türlerin fazlala-sacagi olasidir (Tirado vd., 2010). Zararli alg patlamalarina neden olan dinoflagellatlar hayat döngülerinde kist olustururlar. Kistler deniz di-bine çöker ve çevresel sartlar büyümeye uygun oldugu zaman açilarak bölgede yeniden tohumla-nirlar. Bazi kistler on yil boyunca canli kalabilse de, büyüme ortami çok hizli olusursa ya da deniz suyu yüzey sicakliginda yükselme olursa kistler çok daha hizli açilarak çogalabilir ve patlamalara neden olabilir (Dale, 2001). Yine iklim degisikli-ginin bir sonucu olarak deniz suyu sicakligi art-tikça, zararli alg patlamalarinin meydana geldigi yillik geçici periyot da uzayabilecektir (Tirado vd., 2010). Iklim degisiminin zararli alg patla-malarina neden olan alglerin artmasi ve patlama-larin görüldügü mevsimlerin uzamasi, bazi fi-toplanktonlarin üremesinin pik yaptigi zamanin daha erken gerçeklesmesi gibi istenmeyen so-nuçlari vardir (Hallegraeff, 2010).
1990’lardan bu yana Kuzey Denizinde ve Ku-zey Dogu Atlantik’te toksik zararli alglerin mik-tari önemli ölçüde artarak bunlarin patlamalari sonrasinda dekompoze olmalari bentik bölgede ölümlere yol açan oksijen tükenmesine neden olmustur (Edwards vd., 2006). Son 50 yildir ik-lim degisikligine bagli olarak Avustralya sula-rinda toksik türlerin potansiyel olarak yayilma araliginin genisleyebilecegi öne sürülmüstür (Ti-rado vd., 2010). Yani hizli sicaklik artisina maruz kalan bölgeler alg patlamalarina karsi daha has-sas olabilecektir. Iklim degisimine bagli olarak ortaya çikan sicaklik artisi normalde daha ilik sularda yasayan zararli alglerin kutuplara yayil-masini beraberinde getirebilecektir (Edwards vd., 2006). Bu da bazi denizel ve kiyisal alanlarda zararli alg türlerinin sayisinin artmasiyla sonuç-lanabilecektir. Örnegin ciguatera zehirlenmesiyle iliskili toksik tropik bir fitoplakton olan Gamber-discus toxicus’un artan deniz suyu yüzey sicak-ligi ve olusan hortumlarin etkisiyle daha yüksek enlemlerde yayilmasi beklenmektedir (Moore vd., 2008; Llewellyn, 2010).
Insan tüketimi açisindan su ürünlerindeki bi-yotoksinlere çekilecek dikkat ve zararli alg pat-lamalarini izleme programlari önemlidir (Halleg-raeff, 2010).
Iklim degisikliginin su ürünlerine etkisi
Iklim degisikligine bagli olarak deniz ve tat-lisu ekosistemlerinde olusacak degisimlerin su ürünlerinin çesitliligini, sayisini ve kalitesini olumsuz yönde etkilemesi beklenmektedir (Hol-lowed vd., 2009). Küresel isinmanin farkli balik-çilik tiplerinde yaratacagi etkiler asagidaki gibi siniflandirilabilir (Brander, 2007; Saglam vd., 2008).
Küçük içsu alanlarindaki etkiler: Çevresel faktörler degistiginde birçok balik türü daha so-guk sulara, kaynaga dogru veya daha derin sulara çekilme gibi davranislarda bulunurlar. Fakat kü-çük nehir ve göllerde bu nitelikteki uygun saha-lari bulmak mümkün olmadigindan çevresel de-gisimler bazi baliklar için bu tip su alanlarini ya-sanilmaz hale getirebilir. Daha yüksek su sicak-liklari ortaya çiktiginda soguk su baliklari azalir-ken sicakliga toleransi olanlar artacak, dolayi-siyla bu sularda dengesiz ve tek yönlü bir popü-lasyon olusabilecektir.
Büyük içsu alanlari ve kiyi balikçiligindaki etkiler: Bu bölgelerde etkilenecek en hassas tür-ler, kiyisal sulak alanlarda üreyen ve yasayanlar-dir. Kiyilardaki lagün ve batakliklar yengeç, ka-rides ve ekonomik açidan önemli birçok balik türünün büyüme alanlaridir. Üreme faaliyetleri-nin çogu bu tip sahalarin açigindaki 15-30 m de-rinliklerde gerçeklesmekte olup suyun daha fazla yükselmesi halinde bu ortamlar özelliklerini kay-bedecektir. Su seviyesinin yükselmesi kumsala yumurta birakan bazi yengeç, deniz kaplumba-gasi, ayi baligi gibi türleri de olumsuz yönde et-kileyecektir. Kiyisal alanlarda yerlesik bulunan midye ve istiridye gibi sesil organizmalar, suyun yükselmesinden dolayi daha çok predatör baski-sina maruz kalacaklardir. Koylarda yükselen su seviyesi ile birlikte artan su sicakligi ve azalan oksijen düzeyi balik ölümlerine sebebiyet vere-cektir. Bu türlere ek olarak kita sahanliginda bu-lunan lüfer, orkinos, uskumru vb. diger türler muhtemelen daha uygun yasam alanlarina göç edeceklerdir.
Okyanus balikçiligindaki etkiler: Iklim degi-sikliginin derin denizlerdeki baliklari diger or-tamlardaki baliklara göre daha az oranda etkiye-cegi tahmin edilmektedir. Bununla birlikte okya-nus bilimciler, küresel isinmanin balikçilikta dal-galanmalar yaratan El Nino vb. olaylari destekle-yebilecegini düsünmektedir. Genel biyolojik ak-tivite yüksek sicakliklarda daha fazla oldugundan yüksek sicakliklarin birçok alanda balikçiligi zenginlestirmesi olasidir. Bu açidan, ortam yük-sek miktarda besin ihtiva ettigi için baliklarin bü-yümesi ve eseysel olgunluga ulasmalari da daha hizli olacaktir. Ancak upwelling olarak adlandi-rilan derin okyanus suyunun yüzeye yükselmesi nedeniyle beklenen bu artislar azalarak nispeten dengelenecektir.
Iklim degisikliginin su ürünlerine etkileri ge-nel olarak özetlenecek olursa;
• Deniz suyu sicakliklarinin yükselmesinin birçok su ürünü popülasyonunun dagilimini etkileyecegi sanilmaktadir (FAO, 2008b). Iklim degisimine bagli isinma sonucunda bazi türler yüksek sicakliklara uyum sagla-yamayip ölebilir ya da daha uygun kosulla-rin bulundugu bölgelere göç etmek zorunda kalabilir (Macdonald vd., 2005). Nitekim dünya genelinde iliman sularda yasayip ku-zey bölgelerindeki denizlere göç eden birçok ekonomik deniz canlisi bulunmaktadir. Kü-resel isinma ile bozulan ekolojik sartlarin et-kisiyle güney yarim kürede bulunan balik türlerinin kuzey yarim küreye dogru yönel-dikleri tahmin edilmektedir. Örnegin, Bering Denizi’nde kuzeye dogru bir biyocografik yüklenme yasanmaktadir (Saglam vd., 2008).
• Su ürünleri embriyolojik ve larval gelisim evrelerinde çevresel etkilere çok duyarli ol-duklarindan iklim degisikligine bagli çevre-sel degisiklikler sekil bozukluklarina, mu-tasyonlara neden olacak ve sag kalma ora-nini etkileyecektir (Shang ve Wu, 2004).
• Daha yüksek çevresel su sicakliklari, sudaki çözünmüs oksijeni azaltarak organizmalar üzerinde fizyolojik strese yol açabildigi gibi (Downs vd., 1997) tür çesitliliginin azalma-sina da yol açabilir (Saglam vd., 2008).
• Kisa kis dönemi ve yüksek su sicakliklarina bagli olarak su sütununda zeminden yüzeye besin tasinimi azalabilir veya ortadan kalka-bilir. Bu sabit bir tabakalasmaya yol açarak okyanuslardaki besin zinciri verimliliginde azalmalara neden olabilir (Saglam vd., 2008).
• Kiyisal bölgelerde yasayan baliklarin deniz suyu seviyelerindeki yükselmeler sonucunda deniz ortamina tasinan kirleticilerden etki-lenmeleri beklenmektedir (Valle vd., 2007).
• Yagis miktari degisimine bagli tatli su akisi ve göl seviyelerindeki degismeler bu bölge-lerdeki canlilarin yasam ve üreme faaliyetle-rini olumsuz yönde etkileyecektir (Marques vd., 2010).
• Iklim degisimine bagli olarak sulardaki pato-jen mikroorganizmalar, zararli algler, toksik maddeler artacak ve bu su ürünlerinin çok daha fazla kontamine olmasina yol açacaktir (Marques vd., 2010).
• Sucul canlilar iklim degisikligine karsi özel-likle savunmasizdir; çünkü bu canlilarin metabolizmalari su sicakligi, tuzluluk ve ok-sijen düzeylerinden önemli düzeyde etkile-nir. Bu nedenle yetistiriciligi yapilan su ürünlerinin iklim degisimine bagli olarak degisen çevresel kosullardan olumsuz yönde etkilenmesi, mutasyon ve ölüm oraninin artmasi, hastaliklara karsi dirençsizlik, üreme bozukluklari gibi sorunlar nedeniyle yetistiricilik sektörünün büyük zorluk yasa-masi beklenmektedir (Tirado vd., 2010). Nitekim FAO (2008a) iklim degisikliginin yetistiricilik sektörüne yönelik önemli bir tehdit oldugunu bildirmistir.
• Sicaklik ve yagis degisimlerinin fazla ol-dugu bölgelerdeki küçük nehirler ve göllerde stok dagilimi ve avlanabilir balik miktarinin, dolayisiyla balikçiligin olumsuz yönde etki-lenmesi beklenmektedir. Daha sonra da bü-yük nehirler ve göllerdeki balikçilik faali-yetleri, lagün balikçiligi ve açik deniz balik-çiligi etkilenecektir (Saglam vd., 2008). Ik-lim degisikligi balik avciliginin sürdürülebi-lirligi konusunda bir tehdittir (FAO, 2008a).
Su ürünleri açisindan Türkiye’deki etkileri
Ülkelerlerarasi Iklim Degisim Paneli (IPCC) Küresel Iklim Modelleri ile yapilan degerlendir-melere göre, 2030 yilinda Türkiye'nin büyük bir kismi, oldukça kuru ve sicak bir iklimin etkisine girerek sicakliklarin kisin 2°C, yazin ise 2-3°C arasinda bir degerde artacagi bildirilmistir. Ya-gislarin ise kisin %10'luk bir artis gösterirken, yaz mevsiminde %5-15 azalacagi ve yazin toprak neminin de %15-25 düsecegi tahmin edilmekte-dir. Akdeniz havzasindaki su seviyesinde 2030 yilina kadar 12-18cm'lik, 2050 yilina kadar 14-38 cm'lik ve 2100 yilina kadar 35 - 65 cm'lik bir yükselme ön görülmektedir (Aksay vd., 2005).
Küresel isinmanin etkisi 1940’li yillardan iti-baren Türkiye denizlerinde kendisini göstermeye baslamis olup, Süveys Kanali yoluyla Hint Ok-yanusu ve Kizil Deniz kökenli canlilar denizleri-mize ulasmistir. 59 balik türünün Akdeniz’e bu yolla girdigi bilinmektedir. Akdeniz ve Ege De-nizi’ndeki yumusak mercan sayisinin son yillarda hizla azalmasinin da küresel isinma ve asidifi-kasyonla baglantili oldugu bildirilmistir. Ülkemiz sularinda iklim degisikligine bagli olarak isgalci türlerin arttigi da bilinmektedir. Örnegin deniz salyangozu deniz ticaretinin artmasi ile birlikte Karadeniz’de görülmeye baslamistir. Organik kirliligin artmasi, küresel isinma, ötrifikasyon gibi faktörler tarakli medüz gibi türlerin artma-siyla sonuçlanmistir (Saglam vd., 2008). Küresel isinma ve tropikallesme etkisiyle Akdeniz ve Ka-radeniz’e gelen yabanci türlerin sayilari ve özel-likleriyle ilgili ülkemizde bir veri bankasi olustu-ruldugu taktirde ekolojik gelismelerle ilgili önü-müzdeki dönemlerde daha dogru tahminlerin ya-pilabilmesi mümkün olacaktir (Kiliç, 2008).
Sakarya Nehri ve Izmit Körfezi’nde görülen kitle halinde balik ölümlerinin su sicakliginin artmasi, kirlilik, su seviyesinin yükselmesi, suda oksijen yetersizligi gibi iklim degisikligine bagli faktörlerden önemli derecede etkilendigi düsü-nülmektedir. Göl sularinin isinmasi da yesil alg patlamalarinin daha sik meydana gelmesine ne-den olmustur. Ülkemiz balikçiligi için büyük önem tasiyan hamsi baliklari Kuzey Karadeniz sularinin isinmasi ve besin üretiminin artmasi ile birlikte daha isinmis Güney Karadeniz yerine ku-zey sularinda kalmayi tercih edebilecekler ve ül-kemiz kiyi sularina gelmeyebileceklerdir. Bu balik üretimimizin % 80’ini saglayan kaynagin ortadan kalkacagi anlamina geldiginden ülke ekonomisi ve balikçilarimiz için çok ciddi bir so-run teskil edecektir (Saglam vd., 2008).
Gida olarak su ürünlerine etkileri
Iklim degisikliginin su ürünleri tüketimine ve su ürünleri isleme sektörüne etkileri asagidaki gibi özetlenebilir.
• Iklim degisikligi su ürünleri yetistiriciligi ve sagligini, balikçilik, gida ticaretini, gida ve yem üretimini, isleme gibi sektörleri olum-suz yönde etkileyebilecektir. Bu etkilerin ekonomik, sosyal ve çevresel sonuçlarinin yani sira halk sagligina etkileri de olabile-cektir.
• Iklim degisikligi, gida kontaminasyonunu ve gida kaynakli hastaliklari artiracagindan üretilen ve avlanan su ürünlerinin daha sag-liksiz olmasina yol açarak gida güvenligini negatif etkilemektedir. Bu durum tüketicinin su ürünlerine olan bakisini da olumsuz yönde etkileyeceginden su ürünleri tüketi-minden kaçinilir olmasina yol açabilecektir (Tirado vd., 2010).
• Iklim degisikligi, birincil üreticiden tüketime kadar besin zincirinin çesitli basamaklarinda gida güvenlik tehlikelerinin meydana gelme-sine neden olabilmektedir. Sicaklik ve yagis düzenindeki degisimler, siddetli hava olayla-rinin meydana gelis sikligi ve yogunlugu, okyanuslarin isinmasi ve asiditesinin artmasi ve kirleticilerin baska yerlere tasinmasi gida güvenligini tehdit eden kosullari olustur-maktadir (Allison vd., 2009; Merino vd., 2010; Tirado vd., 2010).
• Iklim degisimine bagli olarak sulardaki tok-sik alglerin artisi kabuklu zehirlenmesi sikli-ginin, siddetinin ve görüldügü bölge sayisi-nin artmasina yol açacaktir (Van Dolah, 2000; Lejeusne vd., 2009). Bunun sonucu olarak zehirlenme vakalari artacak, su ürün-lerinin saglikli olarak avlanabildigi bölge sayisi ise azalacaktir.
• Sularda Vibrio sp. gibi patojen türlerin art-masi bunlarla kontamine olmus su ürünleri-nin tüketimi sonrasinda insan sagliginin olumsuz yönde etkilenmesi ile sonuçlana-caktir (Paz vd., 2007; Rose vd., 2001). Bu durum tüketicinin su ürünleri yeme konu-sunda daha endiseli olmasina, hatta tercih etmemesine neden olabilecektir.
• Parazitlerin yüksek sicaklikta daha fazla ge-lisme göstermesi de bunlari daha fazla içere-cek olan su ürünlerinin tüketimi ve islenmesi ile ilgili sorunlari ortaya çikaracaktir (Marques vd., 2010).
• Benzer olarak sulardaki pestisit, agir metal gibi kirleticilerin artmasi da su ürünlerinin güvenli olarak tüketilmesi yönünden önemli bir engel olusturacaktir (Miraglia vd., 2009).
• Balikçilik ve yetistiricilik sektörlerinin iklim degisikligi nedeniyle degisen çevresel fak-törlerden olumsuz etkilenmesi nedeniyle in-sanlarin tüketebilecegi gida stokunun ve çe-sitliliginin azalmasi söz konusu olacaktir (Fleming vd., 2006).
• Asidifikasyon sonucu kalsifikasyonun azal-masi ve bunun sonucunda kabuklu su ürün-lerinin kabuk olusturamamasi, gelisememesi ve giderek sofralarda görülemez hale gel-mesi söz konusu olabilecektir (Jeffree, 2009).
• Sicaklik artisi ve yagis düzenindeki degisim-ler bakteri, virüs, parazit ve mantarlarin da-yaniklilik ve görülme sikligini artiracagin-dan bunlar da gida kaynakli hastaliklarin artisi ile sonuçlanacaktir (Marques vd., 2010; Tirado vd., 2010).
• Iklim degisikligi mevsimsel belli biyolojik süreçleri ve deniz ve tatli sulardaki besin zincirini degistirerek istilaci türlerin ve tasi-yici ile bulasan hastaliklarin artmasina yol açabilecektir (FAO, 2008a; Cheung vd., 2010).
• Sucul kaynaklara bagimli toplumlar, geçim zorluklariyla, gida olarak su ürünlerinin miktari veya kalitesinde azalma sorunuyla ve kendi sagliklarini riske atma gibi durum-larla karsilasabilirler. Üretim ve pazarlama maliyetlerinin artmasi da diger istenmeyen sonuçlari olusturabilecektir (FAO, 2008a).
• Iklim degisikligi sonucunda patojen, parazit, virüs, kirletici, hastalik artisi olacagindan su ürünleri isletmelerinde HACCP plani dahi-linde tehlike analizleri yapilirken bu faktör-lerin dikkate alinmasi ve kritik kontrol nok-talarinin buna göre belirlenmesi büyük önem tasiyacaktir.
• Iklim degisimin su ürünlerini kalitesinde, miktarinda, güvenilirliginde yaratacagi et-kilerin iyi degerlendirilerek türlerdeki olasi degisikliklerin ön görülmesi, yeni pazarlama imkanlarinin ve isleme metotlarinin gelisti-rilmesi, balikçilik ve yetistiricilik sektörle-rine yönelik önlemlerin alinmasi gerekli olup, bu kosullarin iyi degerlendirilmesi su ürünlerini tüketimi ve su ürünleri ekonomisi açisindan büyük önem tasimaktadir (FAO, 2008a; Allison vd., 2009).
Iklim degisikligini önlemek ve etkileri azaltmak için yapilabilecekler
1992’de ülkemizin de arasinda bulundugu ve dünyada birçok ülkenin katildigi UNFCCC (Bir-lesik Devletler Iklim Degisikligi Çerçeve Anlas-masi) ile atmosferdeki sera gazi konsantrasyonu-nun ve iklim degisikligine yol açan insan kay-nakli uygulamalarin azaltilmasi amaçlanmistir. Japonya’da 11 Aralik 1997’de olusturulan ve 2005’te aktif olarak yürürlüge giren bir uluslar arasi iklim degisikligi çerçeve anlasmasi olan Kyoto protokolünde ise baslica endüstri ülkeleri-nin sera gazi salinimini azaltmalari yönünde ka-rarlar alinmistir (https://unfccc.int/kyoto_protocol). Daha sonra 2009’da yapilan Kopenhag iklim degisikligi kon-feransinda da gelismis ülkeler sera gazi salini-mini azaltan faaliyetleri destekleyeceklerini beyan etmislerdir (https://unfccc.int/meetings). Gü-nümüze kadar bu konuda birçok görüsmeler ya-pilmis, kararlar alinmis, uygulamalar baslamistir. Bugün de dünyanin birçok yerinde her yil iklim degisikligi üzerine uluslararasi toplantilar dü-zenlenmekte ve bu konuda neler yapilmakta ol-dugu, yapilabilecegi konusularak alinmasi gere-ken önlemler tespit edilmektedir. Sadece 2011 yilinda Brezilya’da, Bangkok’ta, Güney Af-rika’da, Banglades’te, ABD de, Italya’da, Al-manya’da, Sri Lanka’da, Sao Paulo’da yapilan konferanslar bu konuya verilen önemi ortaya koymaktadir.
Küresel isinma ve iklim degisikligi yeryüzün-deki yasami tehdit eden büyük bir tehlikedir. Bu konudaki duyarliligin dünya çapinda yayginlas-masi ve bilimsel arastirmalar ile önleyici tedbirle-rin bir an önce alinmasi gerekmektedir (Saglam vd., 2008). Iklim degisikliginin sonuçlarindan olan insan kaynakli küresel isinmanin azaltila-bilmesi için karbondioksit emisyonlarini düsür-mek büyük önem tasimaktadir (Kiliç, 2008).
Sera gazlarinin atmosfere salinmasinin azal-tilmasi, küresel isinmanin önlenmesinde birinci derecede önemli bir strateji olmalidir. Önümüz-deki 10 -20 yil içerisinde sera gazlarinin emisyo-nunu azaltmak için erken ve güçlü bir adim atil-malidir (Jeffree, 2009). Küresel isinma ve onun doguracagi degisimlerin indirgenebilmesi için CO2’nin küresel emisyonunun %20-50 azaltil-masi gerektigi bildirilmistir. Antropojenik CO2 emisyonunun yaklasik % 70'i fosil yakitlarin kullanimiyla ilgili olup enerjinin korunmasi, ye-terliligi ve jeotermal enerji, rüzgar enerjisi gibi alternatif enerji kaynaklari ile günes enerjisi ile ilgili enerji planlamasi yapilmasi bu emisyonu azaltacaktir. Fosil yakit vergisini artirmak, toplu tasimaciligi tesvik etmek, otomobil kullanimini azaltmak, daha az enerji gerektiren teknolojileri kullanmak, bina, araç ve aletlerde yüksek yakit ekonomisi saglayan standartlari seçmek atmos-ferde CO2 emisyonu azaltmak için düsünülebile-cek diger fikir ve politikalardir (Aksay vd., 2005).
Ormanlarin yok edilmesi de atmosferdeki CO2 düzeyinin yüksek olmasinin diger bir nedeni olup, tarim alanlari açmak amaciyla ormanlarin yakilmasi atmosferdeki insan kaynakli karbon emisyonunun yaklasik %20'sinden sorumludur. Dolayisiyla ormanlari korumak küresel isinma tehdidini azaltacaktir (Aksay vd., 2005).
Iklim degisikliginin gida güvenligine etkileri üzerine hala anlasilmasi gereken çok konu olup, olasi yeni zorluklara karsi hazirlikli olunmalidir. Gida kaynakli hastaliklarin olusmasinin önlene-bilmesi için eylem planlari olusturulmali, olasi hastalik ve zehirlenme vakalarinda durumun hiz-lica degerlendirilerek yayilmanin önlenmesi ve kontrol altina alinmasi gerekmektedir. Besin zin-cirinin her asamasinda ortaya çikabilecek mikro-biyolojik tehlikelerin bilincinde olunmali; kontrol sisteminin iyilestirilmesi için matematiksel mo-delleme, kompleks mikrobiyal topluluklari ka-rakterize etmek için yeni bilimsel uygulama araçlari, gida kaynakli patojenlerin ve hastalikla-rin izlenmesi için yeni araçlar olusturulmali; hay-van sagligi ve salgin hastalik gözetimleri güçlen-dirilmeli ve gida güvenligi - halk sagligi - veteri-ner saglik hizmetleri arasindaki koordinasyon gelistirilmelidir (Tirado vd., 2010).
Iklim degisikliginin zararli alg patlamalarinin görülme sikligini artirmasi ve patlamalara neden olan alglerin uyum sagladigi denizel bir ortam yaratabilmesi, hükümetlerin kabuklu ve mikro-alg izleme programlarini gelistirmelerini ve tok-sikolojik veri olusturma konusunda düzenli ve planli sekilde harekete geçmelerini gerektirmek-tedir (Erdner vd., 2008). Bu global bir sorun ol-dugundan bölgesel ölçekte çalisilmakta olan za-rarli alg patlamalarinin ulusal ve uluslararasi iz-leme programlarinda incelenmesi ve küresel ik-lim degisiminin etkilerinin ögrenilmesi bakimin-dan gerçek zamanli gözlem stratejilerinin gelisti-rilmesi gerekmektedir (Moore vd., 2008).
Okyanuslarin isinmasinin ve asiditesinin art-masinin sucul canlilarda kirleticilerin biyoakü-mülasyonu, besin zincirinin yapisi ve dagilimi üzerine etkileri, fiziksel, biyokimyasal ve sucul canlilarin jeolojik dagilimi açisindan daha fazla arastirma yapilmasini gerektirmektedir. Gele-cekteki iklim degisikliginin sucul biyota üzerin-deki etkisini inceleyen çok az çalisma mevcuttur ve sucul üretimin gelecekte nasil gerçeklesecegi, besin tedarikinin ne durumda olacagi, su canlila-rinin artan sicaklik, CO2, hastalik, kirletici, toksik alg, düsük oksijen ortamina verecegi tepkiler için arastirmalar yapilarak bir veritabani olusturulma-lidir (Kleypas vd., 2006).
Iklim degisikliginin etkilerini anlamak ve et-kilere hazirlikli olmak “tarladan sofraya” besin zincirinde tüm sektörlerin ortak çalistigi disip-linlerarasi bir yaklasim gerektirmektedir. Bu di-siplinler arasi çalismalar ile iklim degisikliginin halk sagligi ve gida güvenligine etkileri daha genis kapsamli ele alinmalidir. Ülkeler FAO/WHO rehberliginde gida güvenligi yönetimi programla-rini koordinasyon ve yönetim, yasal yapi, dene-tim, gözlem, deneysel ve denetsel servisler, egi-tim, bilgilendirme ve iletisim konularinda güç-lendirmelidir (Tirado vd., 2010). HACCP planla-rinda iyi hijyen uygulamalari hayata geçirilirken iklim ve diger faktörlerin degisikliginden etkile-nen kimyasal ve mikrobiyolojik tehlikelerin meydana gelme orani ve yayginliginin daha iyi anlasilmasi gerekmektedir (Hall vd., 2002).
Su ürünleri isleme sektörünün, ham materyal alimi sirasinda, iklim degisiminin etkilerinin daha fazla görüldügü bölgelerden avlanmis toksik alg, pestisit, agir metal kontaminasyonuna maruz kalmis su ürünlerine karsi daha dikkatli ve far-kinda olmasi, mutlaka mensei belgesi almasi ge-rekmektedir. Su ürünleri tüketicisinin sagligini korumak amaciyla iklim degisimine bagli olarak artabilecek sorunlar olan patojen bakteri ve para-zitlerin kontrolü konusunda çalismalar yapilmali, teknikler gelistirilmelidir. Iklim degisikligi sonu-cunda özellikle kimyasal ve mikrobiyolojik tehli-kelerin artacagi ve degiseceginin farkinda oluna-rak HACCP planlamalarinda bunlarla ilgili dü-zenlemelerin yapilabilmesi, mevcut HACCP sis-teminin etkinliginin düzenli olarak kontrol edil-mesi, gerektiginde düzenlemelerin yapilmasi ge-reklidir. Iklim degisikliginin gida güvenligi üze-rindeki etkisine iliskin yeni bilgiler edinildikçe hükümet, endüstri ve tüketici birlikleri, mevcut önlemlerin yeniden gözden geçirilip güncellen-mesini saglamak durumundadir (Tirado vd., 2010).
Sonuç
Iklim degisimi su ürünleri yetistiricilik, avci-lik ve pazarlama sektörlerini oldugu gibi isleme sektörünü de önemli ölçüde etkileyecek; su ürünlerinin saglikli olarak islenip tüketilmesi önünde engel olusturabileceginden tüm ülkelerce bunu olusturan etkenlerin azaltilmasi yönünde genel ve özel önlemler alinmalidir. Yasanan ekolojik sorunlar incelenmeli, bunlarin etkileri ve balikçilik kaynaklarinin korunmasi konusunda yapilacak çalismalara desek saglanmalidir. Iklim degisikliginin tüketime sunulacak olan su ürünle-rinin kalitesi ve güvenirligi konusundaki etkileri incelenerek bu etkilerin azaltilmasi yönünde arastirmalar yapilmasi, ham materyal temininde bu faktörlerin göz önünde bulundurulmasi, is-leme sektörünün HACCP planlarinda bu etkiler sonucu ortaya çikabilecek tehlikelerin çok iyi de-gerlendirilmesi gerekmektedir.
Kaynaklar
Akisawa, A., Kang, Y.T., Shmazaki, Y., Kashiwagi, T., (1999). Environmentally friendly energy system models using mate-rial circulation and energy cascade—the op-timization work, Energy, 24: 561-578. doi: 10.1016/S0360-5442(99)00023-7
Aksay, C.S., Ketenoglu, O., Kurt, L., (2005). Küresel isinma ve iklim degisikligi, Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Dergisi, 25: 29-41.
Allison, E.H., Perry, A.L., Badjeck, M.E., Adg-ers, W.N., Brown, K., Conway, D., Halls, A.S., Pilling, G.M., Reynolds, J.D., Andrew, N.L., Dulvy, N.K., (2009). Vulnerability of national economies to the impacts of climate change on fisheries, Fish and Fisheries, 10(2): 173-196. doi: 10.1111/j.1467-2979.2008.00310.x
Baede, A. M. P. (2007). Climate change 2007 – The physical science basis. Contribution of working group I to the fourth assessment re-port of the intergovernmental panel for cli-mate change (Glossary, Appendix I). Cam-bridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA, 996 pp.
Boorman, D.B., (2003). LOIS in-stream water quality modelling, Part 2, Results and Sce-narios, The Science of the Total Environ-ment, 314 –316: 397-409. doi: 10.1016/S0048-9697(03)00065-2
Booth, S., Dirk, Z., (2005). Mercury, food webs, and marine mammals: Implications of diet and climate change for human health, Envi-ronmental Health Perspectives, 113(5): 521–526. doi: 10.1289/ehp.7603
Brander, K.M., (2007). Global fish production and climate change, Proceedings of the Na-tional Academy of Sciences of the United States of America, 104(50): 19709-19714. doi: 10.1073/pnas.0702059104
Brass, G.W., (2002). Arctic Ocean climate change. US Arctic Research Commission Special Publication No. 02-1, Arlington, VA, 14p. Dale, B., (2001). The sedimentary record of dinoflagellate cysts: looking back into the future of phytoplankton blooms, Scientia Marina, 65(Suppl.2) : 257-272.
Cheung, W.W.L., Lam, V.W.Y., Sarmiento, J.L., Kearney, K., Watson, R., Zeller, D., Pauly, D. (2010). Large-scale redistribution of maximum fisheries catch potential in the global ocean under climate change, Global Change Biology, 16(1): 24–35. doi: 10.1111/j.1365-2486.2009.01995.x
DeLorenzo, M.E., Wallace, S.C., Danese, L.E., Baird, T.D., (2009). Temperature and salin-ity effects on the toxicity of common pesti-cides to the grass shrimp, Palaemonetes pu-gio. Journal of Environmental Science and Health Part B, 44(5): 455–460. doi: 10.1080/03601230902935121
Downs, S.G., Macleod, C.L., Lester, J.N., (1997) Mercury in precipitation and its relation to bioaccumulation in fish: A literature review, Water, Air, and Soil Pollution 108(1-2): 149–187. doi:10.1023/A:1005023916816.
Edwards, M., Johns, D.G., Leterme, S.C., Svend-sen, E., Richardson, A.J., (2006). Regional climate change and harmful algal blooms in the northeast Atlantic, Limnology and Oceanography, 51(2): 820–829. doi: 10.4319/lo.2006.51.2.0820
Ekino, S., Susa, M., Ninomiya, T., Imamura, K., Kitamura, T., (2007). Minamata disease re-visited: An update on the acute and chronic manifestations of methyl mercury poisoning, Journal of the Neurological Sciences, 262(1-2): 131–144. doi: 10.1016/j.jns.2007.06.036
Erdner, D., Dyble, J., Parsons, M.L., Stevens, R.C., Hubbard, K.A., Wrabel, M.L., Moore, S.K., Lefebvre, K.A., Anderson, D.M., Bienfang, P., Bidigare, R.R., Parker, M.S., Moeller, P., Brand, L.E., Trainer, V.L., (2008). Centers for oceans and human health: a unified approach to the challenge of harmful algal blooms, Environmental Health,7(Suppl 2): s2. doi: 10.1186/1476-069X-7-S2-S2
Fleming, L.E., Broad, K., Clement, A., Dewailly, E., Elmir, S., Knap, A., Pomponi, S.A., Smith, S., Gabriele, H.S., Walsh, P., (2006). Oceans and human health: Emerging public health risks in the marine environment, Ma-rine Pollution Bulletin, 53: 545-560. doi: 10.1016/j.marpolbul.2006.08.012
Food and Agriculture Organization (FAO), (2008a). Selected issues in fisheries and aq-uaculture (Part 2), The State of World Fish-eries and Aquaculture, 87-109, FAO, Rome. ftp://ftp.fao.org/docrep/fao/011/i0250e/i0250e02.pdf (07.01.2012).
Food and Agriculture Organization (FAO), (2008b). https://www.fao.org/ag/agn/agns/files/HLC1_Climate_Change_and_Food_Safety.pdf (12.01.2012).
Gilg, A.W., M. Battershill, M., (2000). To what extent can direct selling of farm produce of-fer a more environmentally friendly type of farming? Some evidence from France, Journal of Environmental Management, 60(3): 195-214. doi: 10.1006/jema.2000.0383
Grandjean, P., Budtz-Jørgensen, E., Steuerwald, U., Heinzow, B., Needham, L., Jørgensen, P., Weihe, P., (2003). Attenuated growth of breast-fed children exposed to increased concentrations of methylmercury and poly-chlorinated biphenyls. The Journal of the Federation of American Societies for Ex-perimental Biology, 17: 699–701. doi: 10.1096/fj.02– 0661fje
Hall, G.V., D'Souza, R.M., Kirk, M.D., (2002). Foodborne disease in the new millennium: out of the frying pan and into the fire, The Medical Journal of Australia, 177(11/12): 614-618.
Hallegraeff, G.M., (2010). Ocean climate change, phytoplankton community responses, and harmful algal blooms: A formidable predic-tive challenge, Journal of Phycology, 46(2): 220-235. doi: 10.1111/j.1529-8817.2010.00815.x
Hansen, J., Sato, M., Ruedy, R., Lo, K., Lea, W.D., Medina-Elizalde, M., (2006). Global temperature change, Proceedings of the Na-tional Academy of Sciences of the United States of America, 103(39): 14288-14293. doi: 10.1073/pnas.0606291103
Hollowed, A.B., Bond, N.A., Wilderbuer, T.K., Stockhausen, W.T., A’mar, Z.T., Beamish, R.J., Overland, J.E., Schirripa, M.J., (2009). A framework for modelling fish and shell-fish responses to future climate change, ICES Journal of Marine Science, 66: 1584-1594. doi: 10.1093/icesjms/fsp057
https://unfccc.int/kyoto_protocol/items/2830.php (08.01.2012)
https://unfccc.int/meetings/copenhagen_dec_2009/meeting/6295.php (05.01.2012)
https://www.wwf.org.tr/page.php?ID=25 (05.01.2012)
https://www.epa.gov/climatechange/emissions/index.html (05.01.2012)
Jeffree, R.A., (2009). Ocean acidification: A prognosis and treatment for this eclipsing is-sue in marine ecotoxicology, Integrated En-vironmental Assessment and Management, 5(1): 173-175. doi: 10.1897/1551-3793-5.1.173.b
Jezierska, B., Lugowska, K., Witeska, M., (2009). The effects of heavy metals on em-bryonic development of fish (a review). Fish Physiology and Biochemistry, 35(4): 625-640. doi: 10.1007/s10695-008-9284-4
Jingchao, Z., Kotani, K., (2012). The determi-nants of household energy demand in rural Beijing: Can environmentally friendly tech-nologies be effective?, Energy Economics, 34(2): 381-388. doi: 10.1016/j.eneco.2011.12.011
Jonsson, B., Jonsson, N., (2009). A review of the likely effects of climate change on anadro-mous Atlantic salmon, Salmo salar and brown trout, Salmo trutta, with particular reference to water temperature and flow, Journal of Fish Biology, 75: 2381–2447. doi: 10.1111/j.1095-8649.2009.02380.x
Khan, M.A.Q., Ahmed, S.A., Catalin, B., Khodadoust, A., Ajayi, O., Vaughn, M., (2006). Effect of temperature on heavy metal toxicity to juvenile crayfish, Or-conectes immunis (Hagen), Environmental Toxicology, 21(5): 513-520. doi: 10.1002/tox.20213
Kiliç, A., (2008). Küresel isinmanin su canlilari üzerine muhtemel etkileri, Kemaliye 5.Geleneksel Su Ürünleri Bilimsel ve Kültü-rel Platformu (Ulusal), Erzincan.
Kleypas, J.A., Feely, R.A., Fabry, V.J., Langdon, C., Sabine, C.L., Robbins, L.L., (2006). Im-pacts of ocean acidification on coral reefs and other marine calcifiers: A guide for fu-ture research. Report of a workshop sponsered by NSF, NOAA, and the US Ge-ological Survey. 88 pp.
Lejeusne, C., Chevaldonne, P., Pergent-Martini, C., Boudouresque, C.F., Thierry Perez, T., (2009). Climate change effects on a minia-ture ocean: the highly diverse, highly im-pacted Mediterranean Sea, Trends in Ecol-ogy and Evolution, 25(4): 250-260. doi: 10.1016/j.tree.2009.10.009
Llewellyn, L.E., (2010). Revisiting the associa-tion between sea surface temperature and the epidemiology of fish poisoning in the South Pacific: Reassessing the link between cig-uatera and climate change, Toxicon, 56(5): 691-697. doi: 10.1016/j.toxicon.2009.08.011
Marques, A., Nunes M.L., Moore, S.K., Strom, M.S, (2010). Climate change and seafood safety: Human health implications, Food Research International, 43(7): 1766-1779 doi: 10.1016/j.foodres.2010.02.010
Macdonald vd., 2005). Macdonald, R.W., Harner, T., Fyfe, J., (2005). Recent climate change in the Canadian Arctic and its impact on contaminant pathways and interpretation of temporal trend data, Science of the Total Environment, 342: 5-86. doi:10.1016/j.scitotenv.2004.12.059
Martinez-Urtaza, J., Bowers, J.C., Trinanes, J., DePaola, A., (2010). Climate anomalies and the increasing risk of Vibrio parahaemolyti-cus and Vibrio vulnificus illnesses, Food Re-search International, 43(7): 1780-1790. doi: 10.1016/j.foodres.2010.04.001
McLaughlin, J.B., DePaola, A., Bopp, C.A., Martinek, K.A., Napolilli, N.P., Allison, C.G., Murray, S.L., Thompson, E.C., Bird, M.M., Middaugh, J.P., (2005). Outbreak of Vibrio parahaemolyticus gastroenteritis as-sociated with Alaskan oysters, The New England Journal of Medicine, 353: 1463-1470. doi: 10.1056/NEJMoa051594
Merino, G., Barange, M., Mullon, C., Rodwell, L., (2010). Impacts of global environmental change and aquaculture expansion on marine ecosystems, Global Environmental Change, 20: 586-596. doi: 10.1016/j.gloenvcha.2010.07.008
Miraglia, M., Marvin, H. J. P., Kleter, G. A., Battilani, P., Brera, C., Coni, E., Cubadda, F., Croci, L., De Santis, B., Dekkers, S., Filippi, L., Hutjes, R.W.A., Noordam, M.Y., Pisante, M., Piva, G., Prandini, A., Toti, L., Born, G.J., Vespermann, A., (2009). Climate change and food safety: An emerging issue with special focus on Europe, Food and Chemical Toxicology, 47(5): 1009-1021. doi: 10.1016/j.fct.2009.02.005
Moore, S.K., Trainer, V.L., Mantua, N.J., Parker, M.S., Laws, E.A., Backer, L.C., Fleming, L.E., (2008). Impacts of climate variability and future climate change on harmful algal blooms and human health, Environmental Health, 7(Suppl 2): S2. doi: 10.1186/1476-069X-7-S2-S4
Noyes, P.D., McElwee, M.K., Miller, H.D., Clark, B.W., Van Tiem, L.A., Walcott, K.C., Erwin, K.N., Levin, E.D., (2009). The toxi-cology of climate change: Environmental contaminants in a warming world, Environ-ment International, 35(6): 971-986. doi: 10.1016/j.envint.2009.02.006
Paz, S., Bisharat, N., Paz, E., Kidar, O., Cohen, D., (2007). Climate change and the emer-gence of Vibrio vulnificus disease in Israel, Environmental Research 103(3): 390–396. doi: 10.1016/j.envres.2006.07.002
Poulin, R., Mouritsen, K.N., (2006). Climate change, parasitism and the structure of in-tertidal ecosystems. Journal of Helminthol-ogy, 80: 183-191. doi: 10.1079/JOH2006341
Rose, J.B., Epstein, P.R., Lipp, E.K., Sherman, B.H., Bernard, S.M., Patz, J.A., (2001). Climate variability and change in the United States: Potential impacts on water and food-borne diseases caused by microbiological agents, Environmental Health Perspectives, 109(Suppl 2): 211-221. doi: 10.2307/3435011
Saglam, N.E., Düzgünes, E., Balik, I., (2008). Küresel isinma ve iklim degisikligi, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Dergisi, 25(1): 89–94.
Schiedek, D., Sundelin, B., Readman, J.W., Macdonald, R.W. (2007). Interactions be-tween climate change and contaminants, Marine Pollution Bulletin, 54: 1845-1856. doi: 10.1016/j.marpolbul.2007.09.020
Selin, N.E., (2009). Global biogeochemical cy-cling of mercury: A review, The Annual Re-view of Environment and Resources, 34: 43-63. doi:10.1146/annurev.environ.051308.084314
Shang, E.H.H., Wu, R.S.S., (2004). Aquatic hy-poxia is a teratogen and affects fish embry-onic development, Environmental Science and Technology, 38(18): 4763-4767. doi: 10.1021/es0496423
Thomson, B., Rose, M., (2011). Environmental contaminants in foods and feeds in the light of climate change, Quality Assurance and Safety of Crops & Foods, 3(1): 2-11. doi:10.1111/j.1757-837X.2010.00086.x
Tirado, M.C., Clarke, R., Jaykus, L.A., McQuat-ters-Gollop, A., Frank, J.M. (2010). Climate change and food safety: a review, Food Re-search International, 43(7): 1745-1765. doi: 10.1016/j.foodres.2010.07.003
Valle, M.D., Codato, E., Marcomini, A., (2007). Climate change influence on POPs distribu-tion and fate: A case study, Chemosphere, 67(7): 1287–1295. doi:10.1016/j.chemosphere.2006.12.028
Van Dolah, F.M., (2000). Marine algal toxins: origins, health effects, and their increased occurrence. Environmental Health Perspec-tive, 108(Suppl. 1): 133-141. doi: 10.1289/ehp.00108s1133
Wang, J., Chuang, C.H., Wang, W.X., (2005). Metal and oxygen uptake in the green mus-sel, Perna viridis, under different metabolic conditions, Environmental Toxicology and Chemistry, 24(10): 2657-2664. doi: 10.1897/05-109R.1
Weinstein, J.E., (2003). Influence of salinity on the bioaccumulation and photoinduced tox-icity of fluoranthene to an estuarine shrimp and oligochaete, Environmental Toxicology and Chemistry, 22(12): 2932-2939. doi: 10.1897/02-531
Windrum, P., Tommaso, C., Birchenhall, C., (2009). Environmental impact, quality, and price: Consumer trade-offs and the devel-opment of environmentally friendly technol-ogies, Technological Forecasting and Social Change, 76(4): 552-566. doi: 10.1016/j.techfore.2008.04.012
Wu, R.S.S., Zhou, B.S., Randall, D.J., Woo, N.Y.S., Lam, P.K.S., (2003). Aquatic hy-poxia Is an endocrine disruptor and impairs fish reproduction, Environmental Science and Technology, 37(6): 1137-1141. doi: 10.1021/es0258327
Zhang, L., Wang, W.X., (2007). Waterborne cadmium and zinc uptake in a euryhaline teleost, Acanthopagrus schlegeli, acclimated to different salinities, Aquatic Toxicology, 84(2): 173-181. doi: 10.1016/j.aquatox.2007.03.027