- (2010) Volume 4, Issue 2
Sühendan Mol, Safak Ulusoy*
Istanbul Üniversitesi, Su ürünleri Fakültesi, Istanbul
In Turkey, consumption of seafood is significantly lower than the other countries. Inadequate transport of fresh seafood due to the insufficient cold chain conditions is probably the most blocking factor of seafood consumption and trade. Developing of seafood processing sector and cold chain conditions will improve the consumption and exportation of seafood. In order to increase the market share and competitive strength of processed seafood, consistent governmental policies should be sustained. To improve seafood industry, cooperation must be provided, taxes, and fees should be decreased, and convenient supporting system should be maintained. Obligating food safety system for seafood processing establishments and for wholesale fish markets, improving the cold chain conditions are necessary.
Processing sector, seafood, export, food safety
Üç yani denizlerle çevrili ve 177.714 km. uzunlugunda nehirlere sahip olan ülkemizde 2002 yili verilerine göre su ürünleri üretiminin % 83’ü denizden, % 7’si iç sulardan ve %10’u ise yetisti-ricilik yoluyla elde edilmektedir (Anon, 2004). Miktar olarak avlanan ve yetistirilen su ürünleri-miz 627 bin ton’a ulasmistir. Ancak su ürünleri tüketim düzeyimiz kisi basina yilda sadece 7 kg düzeyinde olup, tüketimin kiyi bölgelerde yo-gunlastigi düsünülecek olursa birçok kesimde bu rakamin daha da düsük oldugu malumdur. Bu ra-kam, Avrupa Birliginde 22 kg, dünya ortalama-sina bakildiginda ise 16 kg’dir. Türkiye'nin su ürünleri tüketiminde dünya ortalamasina ulas-masi için mevcut üretimini 2 kat, AB seviyesine ulasmasi için ise 3 kat artirmasi gerekmektedir. Söz konusu olan bu tüketim daha çok taze olarak yapilmakta olup; bunu sogutulmus ve dondurul-mus baliklar izlemekte; islenmis su ürünlerinden ise konserve en tercih edilenler arasinda yer al-maktadir (Dagtekin ve ark., 2007) .
Ülkemizde islenmis su ürünlerine olan talep taze ile karsilastirildiginda oldukça düsük düzey-dedir. Islenmis su ürünlerinin az tüketilmesinde beslenme aliskanliklarinin yani sira soguk zinci-rin yeterli olmamasinin etkisi büyüktür. Ürün ka-litesinin muhafaza edilmesi ve tüketiciye ulasti-rilmasinda soguk zincirin kurulmasi için gerekli destek saglanamamis; ayrica su ürünlerinin ka-raya çikis yerlerinde de uygun depolama ve daha sonrasinda tasima kosullari temin edilememistir. Bu durum su ürünlerinin daha çok sahil veya iç su yakinindaki bölgelerde tüketilmesine, kiyiya uzak bölgelerde ise tüketimin az olmasina yol açmaktadir. Oysa saglikli beslenme açisindan su ürünleri tüketiminin arttirilmasi ve baliklarin her mevsim tüketilmesi gereklidir. Bunun için tüke-ticiler bilgilendirilmeli, tanitim ve reklam çalis-malari yapilmali, düzenli bir fiyat ile her mevsim balik tüketimini saglamak amaciyla islenmis ve dondurulmus tüketime yönelmek gerekmektedir (Çapkin ve ark., 2008; Üstündag ve ark., 2000). Isleme sanayinin gelistirilmesi ve ürünlerin bo-zulmadan tüketiciye ulastirilmasi amaciyla soguk zincirin kurulmasi iç ve dis piyasada su ürünleri-nin saglikli ve yasalara uygun sekilde pazarlan-masini da saglayacaktir (Anon, 2004).
Su ürünleri isleme sektörü
Ülkemizde su ürünleri isleme sanayinde, daha çok dondurulmus iç su ve deniz ürünleri, ön pisi-rilmis kerevit, ton, hamsi, sardalye, uskumru ve istavrit konserveleri, tuzlanmis ve salamura edil-mis hamsi, dumanlanmis somon, alabalik ve yi-lan baligi, ton konserveleri, kabuklu ve kabuksuz deniz salyangozu, akivides gibi su ürünleri çali-silmaktadir (Anon, 2004). Bunlarin yani sira ül-kemizde birçok balik unu ve yagi fabrikasi bu-lunmaktadir. Ancak bunlarin çogu bilinçsiz ola-rak açilmis ve kapanmis ya da sekil degistirmis-tir. Çalisanlar ise çok düsük kapasite ile faaliyet-lerini sürdürmektedirler (Sarihan ve Tekelioglu, 1990).
Su ürünleri isleme sektöründeki önemli bir so-run isletmelerin tam kapasite ile çalismamasidir. Bu genellikle hammadde yetersizligi nedeniyle olmakta, bu da ülkemizin istikrarli bir su ürünleri üretimi politikasinin olmamasi sonucunda ortaya çikmaktadir. Hammaddenin miktar ve fiyatlari-nin degiskenlik göstermesi sektörü olumsuz et-kilemekte; firmalar maliyetlerini önceden belirle-yememekte ve üretim planlamasi yapmalari güç-lesmektedir (Keskin, 2002).
Bu durum ülkemizde su ürünleri sektörünün kendini gelisen teknolojiye uygun hale getire-memesi ve buna bagli olarak pazar agini olustu-ramamasi, dolayisi ile uluslararasi pazarda sü-reklilik gösterememesine yol açmaktadir (Anon, 2004). Ayrica isleme sektörünün hammaddeyi ikinci veya üçüncü el aracilardan temin etmesi sonucunda ortaya çikan fiyat artisi da isletmelerin düsük kapasitede çalismalarina yol açmaktadir (Anon, 2001). Yüksek hammadde maliyetlerinin yani sira standart kalitede ve sürekli hammadde temininde yasanan zorluklar su ürünleri isleme sanayinin temel sorunlari arasindadir. Su ürün-leri isletmelerinde saglikli bir ürün üretebilmenin temeli kaliteli hammadde kullanmaktan geçmekte oldugu için, av tekneleri ve balik hallerinde hij-yen ve sanitasyonun saglanmasi önem tasimakta-dir.
Su ürünleri isleme sektörünün gelisebilmesi için devletin bu konuya ilgi ve destegini arttir-masi, üreticileri desteklemesi ve sorunlarina çö-züm yollari aramasi, bu konudaki arastirma ve gelistirme çalismalarina hiz vermesi gereklidir.
Ithalatta belli bir standardin olmayisina bagli olarak Uzakdogu’dan ucuz ve düsük kalitede ürünlerin gelmesinin sektörümüz açisindan bü-yük bir sorun teskil ettigi bilinmektedir. Ayrica Uzakdogu ürünlerinin ucuzlugu dis piyasada re-kabet sansimizi da baltalamaktadir. Ürünler için gereken izinlerin alinmasinda yasanan bürokratik sorunlar ve islemlerin uzun sürmesi de sektörün baslica sikâyet konulari arasindadir. Isletmelerin çogu uygulanmakta olan destekleme politikala-rini yeterli bulmamakta; vergi indirimi ve düsük faizli kredi uygulamalarinin diger sektörlerde ol-dugu gibi su ürünleri sektörüne de uygulanmasini talep etmektedir. Ihracatçi firmalar AB üyesi ül-kelere satis yaparken uygulanan vergi, harç ve fonlarin asagi çekilmesini beklemektedirler. Bu zorluklar, sektördeki birçok firmayi çok daha hiz-li ve kolay, ancak yüksek faizle kredi veren resmi olmayan kaynaklarin tuzagina düsürmektedir. (Sarihan ve Tekelioglu, 1990).
Su ürünleri isleyen firmalarda kalifiye ve sü-rekli çalisan personel bulunmasinin zorlugu da isletmelerde düzenin, hijyenin ve sistemli çalis-manin saglanmasi açisindan güçlük yaratmakta-dir. Örnegin; Çanakkale Ili’nde gerçeklestirilmis bir anket sonucunda su ürünleri isletmelerinde çalisan personelin % 56,18’ sinin ise baslamadan önce saglik kontrolünden geçmedigi ve gida-per-sonel hijyeni konularinda bilgilendirilmedikleri tespit edilmistir (Çakir ve ark., 2006). Bu soru-nun çözümü için isletmelerde çalisan personelin egitilmesi; isletmelerde Bakanlik tarafindan ya-pilan denetimlerin düzenli ve etkili bir sekilde uygulanmasi ve gerektiginde caydirici cezalarin verilmesi gerekmektedir. Bakanlik denetçilerinin de su ürünleri, gida, hijyen konularinda iyi egi-tilmis olmalari sarttir. Su ürünleri isleme tesi-sinde hammaddeden mamul ürüne kadar gida gü-venliginin saglanmasi ve bunun pazarlama zinciri içinde sürdürülmesi tüketiciye her zaman ayni kalitede ürünün sunulabilmesi için önem tasi-maktadir. Bunun için isletmelerin kendi dene-timlerini de yapabiliyor olmasi ve buna göre be-lirli düzenlemeler ve planlamalar yapmasi ge-rekmektedir (Dogan, 2002 a). Isletmelerin ürün-lerini hijyen ve sanitasyon kurallarina uygun bir sekilde hazirlamalari, ürün güvenligi açisindan tehlikeleri, kritik noktalari ve bu noktalardaki kri-tik limitleri tespit ederek izleme, düzeltme dogru-lama sistemlerini olusturmalari, HACCP kuralla-rina uygun bir kayit sistemini olusturmalari ge-rekmektedir. Bu tüketiciye saglikli ürün sunmayi, isletmede zaman ve ekonomi açisindan avantaj saglamayi, tanitim ve reklam açisindan öne çik-mayi, yasal zorunluluklari yerine getirmeyi ve gerek iç gerekse dis piyasada malini sorunsuz se-kilde pazarlamayi saglamak açisindan elzemdir.
Su ürünlerinin insan tüketimi açisindan uy-gunlugunun tespiti konusunda ihtiyaca cevap ve-rebilecek laboratuarlarin ülkemizde yetersiz sa-yida oldugu bilinmektedir. Bu konuda devletimi-zin öncülügünde su ürünleri konusunda akredite laboratuarlar olusturulmasi önemli bir eksikligi giderecek ve özellikle ihracatimizda karsilasilan sorunlar açisindan yararli olacaktir (Anon, 2004). Ayrica tesislerin denetimi konusunda görev ya-pan denetçilerin egitilmesi; denetimlerin düzenli, yaptirimlarin etkili olmasi da önem tasimaktadir.
Su ürünleri toptan ve perakende satis yer-leri
Hammaddenin büyük çogunlugunun geldigi balik hallerimizde hijyenik sartlarin saglanama-digi bilinmekte; gerek hal binalarimizin alt yapi-lari, gerek mezat alaninin hijyeni, gerek hal alan-larindaki alici ve saticilarin hijyen ve sani-tasyonun saglanmasi konusunda bilgisiz ve umar-siz olmalari su ürünlerinin gerek tüketiciye, ge-rekse isleme tesislerine saglikli bir sekilde ulasti-rilmasi önünde engel teskil etmektedir. Balikçi barinaklarinda ve baligin karaya çikis noktalarin-daki altyapi eksiklikleri giderilmelidir (Anon, 2004). Balikçi teknelerinden, balikhanelere ve balik satis yerlerine kadar tüm alanlarda saglik ve hijyen kurallari çerçevesinde ürünler kontrol edilmeli ve kalitesiz ürünlerin piyasaya girisi ön-lenmelidir (Dogan, 2002a). Istanbul Balik Ha-li’nin hijyenik durumunun belirlenmesi amaciyla yapilmis olan bir çalisma sonucunda, burada sati-sa sunulan baliklarin toplam mezofilik ve koliform bakteri yüklerinin izin verilen sinir de-gerlerin üzerinde olabildigi tespit edilmis ve mikrobiyal degerlerin tasima, depolama, isleme sirasinda daha da artabilecegi göz önünde bulun-durularak henüz balik halinde iken bu kadar yük-sek bakteri yükü içeren baliklarin tüketim açisin-dan risk yaratabileceginin üzerinde durulmustur. Bu sonucun Istanbul Balik Hali’ndeki yetersiz depolama ve satis kosullari, tahta kasa kullanimi, bazi su ürünlerinin yerlerde satisa sunulmasi ve kisisel hijyen mantalitesinin olmamasindan kay-naklandigi sonucuna varilmistir (Üçok, 2003). Avrupa ülkelerinde oldugu gibi su ürünleri, tek kullanimlik strafor kutularda satisa sunulmali ve üzerine yapistirilan barkodlarla ürünün cinsi, si-nifi, miktari, geldigi yer, tarih ve depolama si-cakligi gibi bilgiler belirtilmelidir (Timur ve Do-gan, 2009). Ülkemizde bu uygulama bazi kültür baliklari için uygulaniyor olsa da, su ürünlerinin büyük çogunlugu halen tahta kasalar içerisinde veya yere konarak satilmaktadir.
Balik hallerinde saglikli veri kaydi tutulama-masi nedeniyle islem gören balik miktarlari oldu-gundan daha az görünmektedir. Gelismis ülke-lerde oldugu gibi karaya çikarilan baligin dagiti-minin tek bir merkezden gerçeklestirilmesi, sag-liksiz kosullarda, kontrolsüz ve kayit altina alin-madan bu dagitimin yapilmamasi gereklidir. Bunlarin gerçeklesebilmesi için balik hallerimi-zin yerlesimi de son derece önemlidir. Ülke-mizde balik halleri için gereklilikleri karsilayacak yer tahsisi yerine ne yazik ki çogunlukla mevcut bos alanlardan en uygununun tahsisi yolu izlen-mektedir (Timur ve Dogan, 2009). Örnegin Iz-mir Balik Hali’nin denize uzak bir yerde bulun-masi nedeniyle özellikle küçük ölçekli balikçilar baligini hale göndermekten kaçinmakta; ürünle-rini ya kiyida dogrudan kendileri pazarlamakta ya da mezada vermektedirler. Izmirli balikçilar mevcut halin baska sekilde degerlendirilmesini ve yeni kurulacak halin tekrar deniz kenarina ta-sinmasini istemektedirler (Akyol ve Perçin, 2005; Hossucu ve ark., 2001).
Ülkemizde su ürünlerinin satisi bazi yerlerde (% 25) bir organizasyona dayanmayan saticilar araciligiyla olmaktadir. Deniz kenarinda, liman ve iskelelerde, yöresel pazarlarda, tablalar üze-rinde hijyenik olmayan, düzensiz ve takibi olma-yan bir sekilde satis yapilmaktadir. Oysa gerek fiyatlandirmanin gerekse satis takibinin uygun sekilde yapilabilmesi için pazarlama organizas-yonunun iyi bir sekilde kurulmasi ve pazarlama için gerekli tesislerin yapilmis olmasi gerekmek-tedir. Bu nedenle geriye kalan % 75 'lik kisim or-ganize edilmis kurumlarca (sirketler, kabzimallar, komisyoncular ve kooperatifler gibi) sa-tilmaktadir. Ancak ülkemizde yeterli pazarlama tesislerinin olmayisi, üreticilerin ekonomik güç-süzlügü, dayanismanin olmamasi gibi nedenlerle müzayede yöntemi tam olarak uygulanmamakta-dir (Dogan, 1997). Mevcut kooperatif ve birlikler de sektörü destekleyecek güçlü bir yapiya kavu-samamistir (Anon, 2004). Ülkemizde pazarlama konusunda yillardir süregelmekte olan daginiklik ve yetersizligin üstesinden gelmek ve Tür-kiye’nin her yanina taze ve islenmis ürün pazar-layabilmek için sorumlu kooperatif ve birliklerin çogaltilmasi ve güçlendirilmesi kaçinilmazdir (Sarihan ve Tekelioglu, 1990).
Balik hallerinin yani sira su ürünleri pera-kende satis yerleri de teknik, fiziksel ve hijyen kosulari yönünden günün kosullarina göre yete-rince iyilestirilememistir. Istanbul’da sabit pazar kosullarinda satisa sunulan su ürünlerinin kalite düzeylerinin belirlenmesi konusunda yapilmis bir çalismada Kumkapi Balik Hali’ne yakin semt-lerde satisa sunulan baliklarin mikrobiyolojik açidan daha kaliteli oldugu; özellikle yaz ayla-rinda Balik Hali’ne uzak bölgelerde kalitenin dü-sük oldugu sonucuna varilmistir. Bu sonuçlarin en önemli nedeninin uygunsuz depolama, tasima ve satis kosullari oldugu sonucuna varilmistir (Yildirim, 2004). Su ürünleri toptan ve pera-kende satis yerlerinin saglik ve hijyen kosullarina kavusturulmasi amaciyla çikartilan Yönetmelige islerlik kazandirilmalidir (Anon, 2004).
Su ürünlerinin avlanmasi ve yetistirilme-sinde karsilasilan sorunlarin isleme sektö-rüne etkileri
Ülkemizde su ürünlerinin %90’i avcilik yolu ile dogal kaynaklarimizdan saglanmaktadir. Bu durum, kaynaklarimizin tükenmemesi ve su ürün-leri isleme sektörümüzün devamliligi açisindan av yasaklarinin dogru sekilde uygulanmasinin, sularimizdaki stoklarin korunmasinin büyük önem tasidigini gözler önüne sermektedir. Sula-rimizin kapasitesinin ve bu sulardaki su ürünleri-nin biyolojik yapilarinin bilinmesi avciligin stok-lara zarar vermeden etkili ve dogru bir sekilde gerçeklestirilmesini saglayacaktir. Ülkemizde kullanilabilir stoklarin yeterince saptanmamis ol-dugu bilinmekte olup büyük kapsamli ve genis bütçeli arastirmalarla bunun belirlenmesi gerek-mektedir. Bu arastirmalar için devletimizin kay-nak ayirmasi, konuyu öncelikli konular arasina almasi ve kaynak, zaman ve emek israfina neden olunmamasi için arastirmalarin ülke genelinde koordine edilmesi önem tasimaktadir. Ayrica su-larimizda baliklandirma çalismalarinin yapilmasi da mevcut stoklarimizin desteklenmesi ve dolayi-si ile su ürünleri pazarinin renkliligi bakimindan yararli olacaktir (Sarihan ve Tekelioglu, 1990).
Yetistiricilik sektörü ise düzenli miktarda ve kalitede su ürününü temin etmek bakimindan is-leme sanayi açisindan büyük önem tasimaktadir. Ülkemizde halen yetistirme ile saglanan su ürün-leri toplam üretimin %10’unu olusturmakta; oysa büyük ölçüde avdan gelen hammaddeye bagli ka-linmasi ve karides, kabuklular gibi su ürünleri üretilmediginden bunlarin disaridan alinmasi is-leme sektörünün maliyetlerini artirmaktadir.
Son yillarda yetistiriciligin kiyilarda yol açtigi ve etkileri henüz tartismali olan kirlilik olgusu, turizm sektörü ile ciddi sikintilarin yasanmasina yol açmistir. Isletmelerin kafeslerini kiyisal alan-lardan daha derin sulara kaydirilmasina karar ve-rilmis; bu da sektör çalisanlari için ek bir yük ge-tirmistir. Yatirim asamasindaki bürokratik en-geller, üretim asamasindaki sorunlar, pazarlama problemleri, üretim sahalarinin kiralanmasindaki sorunlar, yetistiricilerden kaynaklanan sorunlar, yetersiz öz kaynak ve isletme sermayesi, tekno-lojinin yenilenmesi, saglikli ve kaliteli yavru üre-timi, yasal düzenlemeler ile balik hastalik ve za-rarlilar yetistiricilik sektöründeki diger sorunlari olusturmaktadir (Sarihan ve Tekelioglu, 1990).
Üreticilerin egitilmesi, kooperatiflerin orga-nize edilmesi ve düzenli sekilde çalismasinin sag-lanmasi, bürokrasinin en aza indirilmesi ve kredi-lerin daha kolay saglanabilmesi, AR-GE ça-lismalarina daha çok kaynak ayrilmasi, denetim-lerin daha düzenli yapilmasi bu ve benzer sorun-larin giderilmesi için uygun olacaktir. (Sarihan ve Tekelioglu, 1990).
Ülkemizde islenmis ve dondurulmus tüketime geçilmesi, soguk muhafaza ve dagitim kanallari olusturularak bütün ülkeye ve yurtdisina satis ya-pilmasi su ürünleri yetistiriciliginin artirilabil-mesi açisindan da gereklidir. Zira yetistirilen su ürünlerinin taze olarak tüketilmesi satislarin belli dönemlerde yogunlasmasina, deniz baliklarinin avlandigi dönemlerde yükselen arza bagli olarak fiyatlarin düsmesine yol açmakta; taze tüketim nedeniyle sadece yöresel pazar kullanilabilmekte ve üretim artirilamamaktadir (Anon, 2004).
Su ürünleri ithalat ve ihracati
Türkiye su ürünlerini hem ihraç hem de ithal etmektedir. Miktar olarak ithalat ihracatin iki ka-ti, parasal deger olarak da ihracat ithalatin yakla-sik bir buçuk kati düzeyindedir (Dogan, 2002b). Türkiye’nin en çok ithalat yaptigi ilk on ülke ara-sinda Almanya, Rusya, Italya, Çin, Fransa, Ame-rika, Ingiltere, Isviçre, Ispanya ve Güney Kore yer almaktadir. Ülkemizde balik ithalati ilk sirayi alirken ikinci sirada yumusakça ve kabuklular grubu gelmekte ve bu ithalat daha çok AB ve Uzakdogu ülkelerinden islenmis ürünler olarak yapilmaktadir (Anon, 2001).
Ülkemizin en çok ihracat yaptigi ülkeler ise Almanya, Ingiltere, Italya, Fransa, Ispanya, Hol-landa, Rusya ve Romanya’dir. Almanya, Ingil-tere, Italya ve Fransa ülkemizden özellikle kon-serve balik satin almakta; ayrica Japonya ve Hong Kong özellikle kabuklulari ve deniz sal-yangozunu talep etmektedir. Yetistiricilik ile saglanan ürünlerimiz de son yillarda ihracati-mizda önemli yer edinmeye baslamistir. Italya ve Yunanistan bu konuda önemli pazarlarimizdir (Anon, 2001).
Ihracatçilarimizin büyük çogunlugunun ürün-lerini ithalatçi sirketlere araci yardimi ile sattik-lari yani yurt disina direkt dagitim yapan bir aga sahip olmadiklari bilinmektedir. Bu hem ileti-simi, hem is hizini olumsuz yönde etkilemekte, hem de ekonomik anlamda ihracatçilarimiz için kayiplara yol açmaktadir (Anon, 2001). Üretici-lerimizin dis pazarda iyi bir yer edinmesi için ay-rica üretimlerini belirli standart ve kalitede yap-malari ve süreklilik arz eden mal üretmeleri el-zemdir (Dogan, 2002a). Bu konuda ihracatçila-rimiza düsen görevlerin yaninda devletimize de bir takim sorumluluklar düsmektedir. Ülkemizde su ürünleri pazarina yönelik etkin bir istatistiksel bilgi toplama ve müdahale sistemi olusturulama-mistir. Ayrica sektöre ihracat konusunda pazar arastirma destegi saglanmali ve fuar olanaklarin-dan daha etkin biçimde yararlanmamasi tesvik edilmelidir. Iç tüketim için ülkemizdeki, ihracat içinse dünyadaki tüketim egilimleri izlenerek üre-timin bu yönde olmasi tesvik edilmelidir. Yeni destekleme enstrümanlari gelistirilmelidir (Anon, 2004). Yurt disindan gelen talepler dogrultusunda kabuklularin kültüre alinmasi, kabuklularin farkli biçimlerde islenmesi ve yeni ürünlerin pazarlan-masi ülkemizin gelecekte dünya su ürünleri ihra-catindaki yeri açisindan önem arz etmektedir (Basçinar, 2007). Isleme sektöründeki gelismele-rin ihracatimizi artirmasi beklenmektedir (Dagte-kin ve ark., 2007).
Sektör açisindan ülkemizde su ürünlerinin ör-gütlenmesinde yasanan yasal karmasa büyük bir sorun teskil etmektedir. Zira Türkiye’de su ürünlerinin örgütlenmesi deyince tek bir kurulus akla gelmemektedir. Hizmetler degisik ölçülerde ve konularda, degisik bakanliklar arasinda dagil-mis durumdadir. Su Ürünleri Kanunu ile esas yetki Tarim ve Köyisleri Bakanligi’na verilmistir. Bu bakanlikta da su ürünleri; çiftçilik, hayvanci-lik, ormancilik gibi sektörlerin yani sira yer aldi-gindan payi da oldukça düsük ve yetersiz kal-maktadir (Dogan, 1997). Ayrica Tarim ve Köyisleri Bakanligi’nin yani sira Orman Bakan-ligi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanligi, Maliye Bakanligi, Çevre Bakanligi, Turizm Bakanligi, Ulastirma Bakanligi, Saglik Bakanligi ve bunla-rin bagli kuruluslari da su ürünleri ile ilgili politi-kalarin belirlenmesinde ve uygulamalarinda degi-sik ölçüde etkili olmaktadir. Bu kurumlar ara-sinda yeterli koordinasyonun olmamasi sebebiyle politikalar bir bütünlük içinde olusturulamamaktave örgütlenme eksikligi görülmektedir. (Aksun-gur, 2004).
Su ürünleri sektörünün gelismesi için devle-timizin bu sektöre verdigi hizmetleri etkinlestir-mesi, düzenlemesi ve yayginlastirmasi; bunun için de su ürünleri ile ilgili hizmetlerin tek çatida toplanmasi gereklidir (Anon, 2004). Denizcilik ve balikçilik konusunda ileri ülkelerdekinin ak-sine, ülkemizde bu konuda bakanlik olmayip, su ürünleri ile ilgili hizmetler çesitli bakanliklara dagilmistir. Tarim ve Köyisleri Bakanligi’nin yani sira Orman Bakanligi, Enerji ve Tabii Kay-naklar Bakanligi, Maliye Bakanligi, Çevre Ba-kanligi, Turizm Bakanligi, Ulastirma Bakanligi, Saglik Bakanligi da su ürünleri ile ilgili politika-larin belirlenmesinde ve uygulanmasinda degisik ölçüde etkili olmaktadir. Bu durum bir yetki ve karar karmasasina, koordinasyon sorununa neden olmakta; belirli bir politika izlenememekte, dola-yisi ile su ürünleri ile ilgili bütünlükçü bir anlayis gelistirilemediginden, sistemli ve etkili bir yöne-tim söz konusu olmamaktadir. Bu durum kredile-rin yönlendirilmesinde de aksakliklara ve etkin olunamamasina yol açmaktadir. Yasal islemler-deki bu kargasa ve uzun süren bürokratik islem-ler, yasal olmayan isletmelerin ortaya çikmasina da yol açmaktadir (Aksungur, 2004). Etkin bir yönetimin ancak hizmetlerin bütünlükçü bir anla-yisla ele alinmasi ile mümkün olabilecegi açiktir.
Bu yetki ve yönetim karmasasinin düzelmesi ayni zamanda su ürünleri sektörünü sistemli çali-san ve daha çok denetlenebilir hale getirecek ve Avrupa Birligi standartlarina uyum konusunda kolaylik saglayacaktir. Zira su ürünleri sektörü Avrupa Birligi’ne uyum sürecinde ülkemizin ba-sini agritacak en önemli sorunlardan birini olus-turacaktir. Bu nedenle simdiden sektörün masaya yatirilmasi, gereken yasal düzenlemelerin yapil-masi ve bunlarin etkinliginin saglanmasinda ül-kemiz açisindan zorunluluk vardir. Tüm bunlarin ancak örgütlü sektör ile mümkün olacagi açiktir (Sarihan ve Tekelioglu, 1990; Ünal ve Yercan, 2006). Su ürünleri ihracati yapan özel sektörün, hijyenik kosullarini AB standartlarina uydurmasi ve bunun da kamu tarafindan sürekli denetlen-mesi gerekmektedir. Bunun yani sira AB'nin, en-gel olarak hijyenik kosullari tarife disi biçimde kullanmamasi için yeterli alt yapi ve teknik biri-kim saglanmalidir (Günaydin, 2000).
Su ürünleri sektörümüzün sorunlarinin en basinda ülkemizin istikrarli bir su ürünleri politikasi olmayisi gelmekte olup, bu sektörün gelisimi bakimindan su ürünleri ile ilgili hizmet-lerin tek çatida toplanmasi yoluna gidilmelidir. Devletimizin isletmecilerimize vergi indirimi ve düsük faizli kredi uygulamalarini diger sektörlerde oldugu gibi saglamasi su ürünleri sektörünün kalkinmasi bakimindan elzemdir. Kooperatiflerin organize edilmesi, üreticimize ihracat konusunda pazar arastirma destegi saglanmasi gereklidir. Su ürünleri isletmeleri, balik halleri ve teknelerinde hijyen ve sanitasyon kurallarina, av yasaklarina uygun davranilmasi davranilmasi yetkin denetçilerle yapilacak düzen-li denetimlerle saglanmalidir. Bu sekilde Avrupa Birligi standartlarina uyulmasi ve su ürünleri ihracatimizin daha ileriye götürülmesi mümkün olacaktir.